İNSAN TİCARETİ

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

İnsanların bedenlerinin esir alındığı ve pazarlarda tüm hakları ile satıldığı eski dönemlerin eleştirilen yönlerini yerden yere vurmanın becerisini gösterebiliyoruz.

Çünkü söylemlerde tekrar etmekten çekinmediğimiz ve insan haklarının her şeyin önünde geldiğini belirtmekten kaçınmadığımız bir yasak zihniyetin taraftarlığını yapmaktan kaçınmıyoruz.

İnsanların alınıp-satılmayacağını, özgürlüğün hem ülkeler seviyesinde hem de bireysel manada ön planda tutulması gerektiğini yeri geldikçe ifade etmekten çekinmiyoruz.

Ancak tarihin karanlık sayfalarında bedenlerin satıldığı, esir edildiği ve hiçbir yaşam hakkının tanınmadığı kölelik zihniyetinin sona erdiğini göremiyoruz.

Neden mi?

Sömürü mantığı sona erdi mi? İnsanların zamanlarını çalmak devam ediyor mu? Kölelere bağlanan zincirlerin yerini tüketim toplumuna dönüştürülen insanlar aldı mı?

İş ve ev arasında kazanç elde etme adına robotlaşan canlı organizmaların sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor mu?

Kadın ticareti devam ederken, uyuşturucu maddeleri ile bedenleri köle hale gelmiyor mu?

Teknolojik araçlar ve sanal ortamlarla beyinler ve ruhlar köleleştirilmiyor mu?

Savaş olgusunu ülkelerin dış politikasında ana etmen haline getirdik mi?

Virüs diye ellerimizle ürettiğimiz ölümü, milyarlara yaymanın ahlaksızlığını sergilemeye devam ediyor muyuz?

İnsanların boynuna asılan zincirler gitti; Bedenler, iradeler, ruhlar para karşılığı mal olarak kullanılmaya başladı. Bedeni satılamayan insanların Ruh’ u satılmaya devam ediyor.

Hem de insanlar kendi elleri ile kendi zindanlarını yaratıyorlar.

Bağımlılık ve sadakat noktasında siyasete, fanatikliğe, etnik ayrımcılığa, dini kalıplara, sanal dünyaya, teknolojik araçlara-makinelere köle olma adayı olarak ruhumuzu ve irademizi esir etmekten kaçamıyoruz.

İçimden Şeriati’ nin insanı analiz ederken dört önemli kavram ile kurguladığı Doğa, Toplum, Tarih ve Ene (Benlik, Ego) dörtlüsünün insanlık tarihinin ve yaşam sürecinin olağan ve olması gereken çevre donanımları olarak kalması gerektiği geçiyor.

 Bağımlılık yaratan ve köleleştiren teknolojik ürünler ile bağımlılık unsuru maddeler ve satılan bedenler yerine; “İnsanın Dört Zindanı” kabul edilen çevreye, yaşadığımız insan topluluğuna, geçmiş tarihimize ve sosyal benliğimize esir olmak daha mantıklı geliyor.

Acaba Şeriati, günümüz dünyasının bağımlılık unsuru kölelik zihniyetini ve insan özgürlüğünü kısıtlayan, beyinleri yönlendiren bozucu modern araçları görseydi ne derdi?

Teknoloji ve Bilimi Doğaya bağımlılıktan kurtuluşun çaresi gören düşünür, sanırım zihinsel, bedensel ve ruhsal yozlaşmalara maruz kalan insan aklının mevcut değer kaybını tahmin etmezdi.

“Öze Dönüş” eserindeki tavsiyeleri hatırlamanın zamanıdır, diyesim geliyor…

Günümüz insanının bağımlılık duyduğu ve kölesi haline geldiği asıl unsur Para, kazanç ve daha fazla mal hırsı aslında.

Kölelik, düşünceler ve beklentilerin insan ruhuna sinmiş pislikleridir. İnsanı kontrol dışına iten, eylemlerini amaçlar dışına çıkaran ve sadece kazanma dürtüsünün hedef alındığı bir kölelik bilinci ile Para olgusu Güç ve Bilgi’ nin ana kaynağı görülüyor.

Köleliğimiz maddi unsurlara olan bağımlılıkla yaşamımıza yön vereceğine, makineye ve teknoloji donanımına mahkûm olmaktan çıkarak irademizin ve benliğimizin mutlak gücünü kullanma başarısına ulaşmaya yönelelim.

Elimizle ürettiğimiz araçların esiri olmaktan sıyrılıp, makinenin efendisi olmanın dirayetini gösterme adına, teknolojik donanımın zayıf halkaları olmaktan sıyrılmamız lazım.