Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mahsum Cihangir

YARDIMLAŞMA (3)

Yardımlaşma Çeşitleri. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

“Bilmez misiniz ki, göklerin ve yerin saltanatı Allah’ındır ve sizin için Allah’tan başka bir dost ve yardımcı yoktur.” (Bakara, 2/107);

“Göklerin ve yerin mülkü (bütün hazineleri) Allah’ındır. Allah, her şeye hakkiyle kâdirdir.” (Âl-i İmrân, 3/189);

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır.” (Bakara, 2/116, 255).

Bu ve benzeri pek çok âyetten de anlaşılacağı gibi evrende gördüğümüz her şeyin gerçek sahibi Allah Teâlâ’dır. Fakat, Cenab-ı Hak, yerde ve gökte bulunan bütün varlıkların, yüce katından bir lütuf ve bağışlama olarak, insanların hizmetine verildiğini başka âyet-i kerimelerde beyan buyurmuştur:

“Bir de göklerde ne var, yerde ne varsa hepsini (Allah) kendi katından sizin hizmetinize bağışladı. Şüphesiz ki bunda, düşünecek bir kavim için ibretler vardır.” (Câsiye, 45/13).

Varlığın gerçek sahibi olan Allah Teâlâ, bunu, kullarından dilediğine verip dilediğinden alacağını da şöyle açıklamıştır: “Râsûlüm, şöyle de: Ey mülkün sahibi Allah’ım! Sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın; dilediğini aziz edersin, dilediğini de zelil edersin. Hayır, senin elindedir. Muhakkak ki sen her şeye kâdirsin.” (Âl-i İmrân, 3/26).

Ayrıca, Allah Teâlâ, kendilerine mal ve mülk verdiği insanları başıboş bırakmamış, onlara malları ile ilgili bazı sorumluluklar yüklemiş ve görevler vermiştir.

“Onların mallarında dilencinin ve (iffetinden dolayı durumunu açıklamayan) yoksulun bir hakkı vardır.” (Zariyât, 51/19);

“O kimseler ki, gayba inanırlar, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak ederler (başkalarına verir ve yedirirler)… İşte böyle kimseler, Rablerinden olan doğru yol ve hidâyet üzeredirler ve bunlar azabdan kurtulup sevâba erenlerdir.” (Bakara, 2/35),

âyetlerinde bu sorumluluk ve görevlerin; Allah’tan (c.c) bir emânet olarak verilen mallardan bir kısmının başkalarına verilmesi olduğunu anlıyoruz. Bunun kime, nasıl ve ne ölçüde verileceği ise Kur’an-ı Kerîm’de iki yüze yakın âyet-i kerimede açıklanmıştır.

Dikkat edilerse, yukarıdaki âyet-i kerimede iman ve namazdan hemen sonra Cenab-ı Hakk “infak etmeyi” emretmiştir. “İnfak “Allah’ın (cc) verdiği malın meşrû bir şekilde elden çıkarılması, başkalarına verilmesi” demektir. İnfakın farz, vâcip ve mendup gibi kısımları vardır. Farz olan infak zekât, vacip olan infak fitredir ki, bunlar hakkında yukarıda geniş bilgi verilmiştir.

Kur’an’ın pek çok yerinde: “Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin…” (Bakara, 2/43, 83,110; Nisâ, 4/77) emri vardır. İslâmiyet’te en mühim ibadet namazdır. Müslümanlara namazdan hemen sonra zekât vermelerinin emredilmiş olması, zekâtın, bir ibadet olarak dinimizde ne büyük bir yeri olduğunu gösterir. Dinin iman ile temeli atılıp namaz ile direği dikildikten sonra, geçilecek mühim bir geçidi vardır ki, zekât, o geçidi geçirecek bir köprü olarak yapılacaktır.

Hz. Peygamber (asm) şöyle buyuruyor:

“Üç şey ölünün arkasından mezara kadar gider: Âilesi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, birisi kalır. Dönenler âilesi ile malı, kalan da amelidir.” (Riyazü’s-Salihîn, I, 139).

Dünyada kalacak olan malımızın, Allah’ın emrine göre kullanılması ve harcanması önemli bir iştir. Çünkü bu harcama ile âhirete uzanan geçide sağlam bir köprü kurma imkânı elde edilecektir.

Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerîm’de: “Hayır ve iyilik yapmak hususunda birbirinizle yarışınız.” (Bakara, 2/148) buyuruyor. Hayır ve iyilik mal, el ve dil ile yapılır. Yapılacak bütün bu iyiliklerin adı “sadaka”dır, ve Peygamberimiz (asm); “Her iyi iş sadakadır.” (Riyâzü’s-Salihîn, I,167) buyurmuştur.

Mal ile yapılacak iyilik ve yardımın başında zekât gelir.

“Namazı gereği gibi kılın, zekatı verin ve hayır işlerinden nefisleriniz için önden her ne gönderirseniz, Allah katında onun sevabını bulursunuz. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızı görücü ve kararlığını vericidir.” (Bakara, 2/110).

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER