Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mahsum Cihangir

YARDIMLAŞMA (4)

Zekât, mal ile yapılacak mecbûri bir yardım şeklidir. Fakat mal ile yapılacak yardım zekâttan ibaret değildir. Müslümanlara, ihtiyaçlarından fazla olan mallarından başkalarına vermeleri emir ve tavsiye edilmiştir. Aşağıdaki âyet ve hadisler, zekâtın dışında, sadaka olarak başkalarına yardım etmemiz gerektiğini ve bunun önemini anlatmaktadır.

Allah Teâlâ buyuruyor ki:

“Takvâ, yüzlerinizi doğuya ya da batıya doğru çevirme değildir. Lâkin takvâ Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden, sevdiği malını Allah’ı hoşnud etmek için yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalan gariplere, isteyenlere ve boyunduruk altında bulunup hürriyetine kavuşmak isteyen köle ve esirlere veren, namazı hakkıyla ifa edip zekâtı veren, sözleştiği zaman sözlerinde duran, hele hele sıkıntı ve hastalık hallerinde, savaşın şiddetleri esnasında sabreden kimselerin davranışlarıdır. İşte onlardır imanlarında samimi olanlar ve işte onlardır her türlü fenalıktan korunan takvâlılar!” (Bakara, 2/177);

“Ey Rasûlüm, onlar neyi nafaka olarak vereceklerini sana soruyorlar. De ki: Maldan vereceğiniz şey, ana-babanın, akrabanın, yetimlerin, yoksulların, yolcunundur. Hayır olarak daha her ne yaparsanız Allah Teâlâ onu bilir ve mükâfatını verir.” (Bakara, 2/215).

Hz. Peygamber (asm) de şöyle buyurmuştur:

“Bir hurmanın yarısı ile bunu da bulamazsanız güzel sözle ateşten korununuz.”  (Müslim, Zekât, 95);

“Herhangi bir Müslümanın diktiği ağaçtan yenen, çalınan ve eksilen şey, o ağacı diken için sadakadır.” (Riyazü’s-Salihîn, I, 168).

Ferdi, sosyal faaliyetlerin merkezi sayarsak, onu, iç içe bazı çemberlerin çevrelediğini görürüz. Kendisine en yakın çemberi çocukları ve anne-babası oluşturur. Daha sonra, yakın akraba, yakın ve uzak komşular ve içinde yaşadığı toplumun diğer bireyleri gelir. Âyet ve hadislerden, insanın, bu yakınlık derecesine göre başkalarına yardım elini uzatması gerektiğini öğreniyoruz.

Uzre oğullarından, hayır yapmak isteyen birisi, Peygamberimiz (asm)’in yanına gelmişti. Adamın tek bir kölesi vardı. Rasûlüllah köleyi ondan aldı, sattı ve parasını kendisine verdi. Sonra ona şunları söyledi:

“Bu parayı önce kendi ihtiyaçların için harca. Artarsa âilen için sarfet. Âilenden de bir şey artarsa sana yakınlığı ve hısımlığı olana harca; bunlardan da bir şey artarsa -yanındaki yoksulları göstererek- şöyle, şöyle sadaka yap.” (Müslim, Zekât, 41).

Yine Peygamberimiz (asm), bahçesini sadaka olarak vermek isteyen Ebû Talha’ya onu akrabalarına tasadduk etmesini tavsiye etmiş, Ebû Talha bahçeyi akrabaları ve amca oğulları arasında taksim etmişti. (Müslim, Zekât, 42, 43).

Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyurulmuştur:

“Verenin eli yüksektir. Hem nafakasını verdiğin kimselerden başla! Anneni, babanı, kız kardeşini, erkek kardeşini sonra sana en yakın ve ondan sonra en yakın olanlarını gör, gözet.” (Nesâî, Zekât, 51).

Şu halde, bir Müslüman başkalarına malı ile yardım etmeyi düşünürse, önce yakınlarından başlamalı ve derece derece yardım halkasını genişletmelidir. Tabii bu arada dikkat edeceği en önemli şey, yardım edeceği kişilerin gerçekten yoksul olup olmadıklarıdır.

 

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER