Aklımın yetersiz olduğu zamanlardayım.
Titrek sesim, kifayesini yitirdi çoktan.
Yıllardır sulh’unu yapamadığım hayatımla, yaşamın arasındaki arafta sıkışıp kaldım.
Benimle olan yarışı,bana olan savaşı hiç bitmedi,bitmeyecek.
Değiştirmeyeceğin şeyleri kabullen diyor hayat,
Kabullendikçe vuruyor bir tokat daha ağzımın üstüne.
Nerede kusurum bilmiyorum.
Bunca imtihan,bunca acı layıksa asi ruhuma kabulüm, boynun kıldan ince.
Koştum,
Koştukça yoruldum.
Geç kaldığım hayatı bir çırpıda içtim,
Boğazıma dizildi.
Koşmamaya karar verdim,devam etti, yetişemedim.
Yürüdükçe yoruldum,yoruldukça hırslandım.
Ben değil savaşı olan hayat kazandı,yorulduğumla kaldım.
Omuzlarımdaki yük geç kalmışlığın mı?kabullenmişliğin mi bilmiyorum.
Zaman nerede ,ben neredeyim, saatin hangi zaman dilimindeyim bilmiyorum.
Bilmiyorum, unutuyorum her şeyi,
Cühela aklım, küçülüyor.
Zamanda kayboluyorum.
Hayat yalpalılıp duruyor” hâlâ”.
Geçen günlere takılıyor aklım,kaldıkça geride bi nebze daha yitiriyor bilincini.
Yeni günden beklentiyi kıstıkça eziyor beni.
Yaşamak nedir bilmiyorum, istemiyorum da
Sırrını kendine saklasın,
Ziyadesiyle doydum.
Unutuyorum,
Her şeyi
Geçmişi
Adımı bile.
Nasıl var olmalıyım?
Geçmişi olmayan biri geleceğini kurabilir mi?,
Doğrular,yanlışlar gerçekler karambol halinde
yuvarlanıp duruyor kafamın içinde.
Tanrı bu oyunun neresinde?
Belki de pusu.
Okları ben tarafa çevirenin vicdanına üç kurşun,
Ölmezlerse bana kurşunlar,tüm bedenime,en çok ruhuma.
Benim, benim katilim.
Değil faili meçhul en çok benim ,darağacına saçlarından sürüklenen.
Ölümden ağır,büyük cezam yaşamak. bitmedi,bitmiyor,bitmeyecek.
Sürdürüyorum Tanrının huzurunda üstelik.
RAMAZAN SOHBETİ (5)