SEÇMEK Mİ, SEÇTİRMEK Mİ?

İnsanlık tarihinde her zaman yönetenler ve yönetilenler olmuştur, yönetimi alan kişiler ya kaba gücüne, veya sülalesinden miras almış, bu kesimler süreklidir. Yada seçim denen halk iradesi ile başa gelmişler ve ayni şekilde gitmişler.

İslam’ın ilk halifesinden başlayan bir biat yöntemi vardı ki buda o zamana göre bir seçimdi, belki insanlık tarihinde ilk toplum iradesi idi.

Günümüz Dünyasında yöntemlerine göre, bu seçimleri üç kategoride değerlendirmek mümkündür. Bu sistemler incelenirse, görülecek ki seçimle gelip seçimle gitmek, veya bir şekilde gelip hiç gitmemek.

• – Batılı zengin ve gelişmiş ülkelerdeki seçim sistemleri : Bu ülkelerdeki seçimler çok daha adil ve düzenli olur, örnek ABD ve Avrupa’daki seçimler bu kategoridedir, seçim dört yılda bir yapılır, seçim tarihini sistem ve yasalar belirler, kimse bu yasalara dokunamaz. Şimdiden gelecek seçimlerin tarihi bellidir, örneğin ABD de seçim dört yılda bir kasım ayının ilk pazartesiyi takip eden Salı günü yapılır, seçimi yürüten görevliler yerel yöneticiler belirler.

Başkan adayı sadece seçim propagandasını yapar, hiçbir şekilde sandık ve sandık görevlilerine müdahale edemez. Bir başkan ancak iki dönem aday olabilir. Seçime girip kazanamayan kişi siyaset sahnesinden çekilir.

• – İkinci dünya ülkeleri denilen gelişmekteki ülkeler : Bunlarda sistem biraz gevşektir, her ne kadar seçim süresi bellide olsa. hükümet başında olan kişi her zaman seçimin tarihini ve yöntemlerini belirler, Seçim kurulu başkanı sandık görevlileri o atar, sayımları kontrol eder yerine göre yolsuzluklar, veya iddialar birbiri ardına gelir, bir sonraki seçime kadar bu tartışmalar devam eder. yeni yapılacak seçimler için eskisi unutulur, yeni yolsuzluk ve iddialar birbiri ardına patlar.
• Üçüncü dünya ülkeleri denilen ülkeler : Burada seçim demek belki doğru olmaz, bir örnek Saddam Başkanlığını referanduma güttürdü, açık oylama gizli sayım, aslında buna seçim demek seçime hakarettir. Buna benzer Suriye ve bazı Afrika ülkelerinde de benzer durum vardır.