AVRUPA MI RUSYA MI? - Batman Pusula Gazetesi
Öğle Vakti a 12:57
Batman AÇIK 23°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a

AVRUPA MI RUSYA MI?

0

BEĞENDİM

Haber: M.Sait Temel

         Günümüz dünyasında her kıtada her bölgede devletler beli başlı bazı topluluklar kurmuşlar, bunların en iyisini Avrupalılar başarmıştır, bir düşünelim 1945 yılında ikinci Dünya savaşı daha doğrusu Almanların dünya ile savaşı bittiğinde, arkasında iki büyük savaş bırakan, yıkılmış bir Avrupa 50 / 60 milyon civarında ölü, yerle bir olmuş şehirler. Ve büyük bir hezimet ancak Almanların akıllarını başlarına getirdi, komşulara saldırmanın bedelini ağır ödedi Almanlar.

    Zararın neresinden dönersek kardır misali, Birinci Dünya Savaşında Almanları yenip onlara ağır şartlar kabul ettiren Avrupa, ikinci dünya savaşında tekrar mağlup olmalarına rağmen, Avrupalılar sağ duyulu davranıp, Almanları çağırdılar ne sen mağlup nede biz galip gelin yeni bir dünya kuralım, çünkü dünyanın ekonomi lokomotifi bizim elimizde, büyük bir konferans düzenlendi Avrupa’daki her kes, Çingeneleri bile bu konferansta yerlerini aldılar, sonunda insanca yaşamak için bir sonuca vardılar, bu gün çoğu Bağımsız Avrupa’da 64 Ülke vardır, bunların bir çoğunun ordusu yoktur.

      Avrupalılar bunun devamında, güvenlikleri için 4 Nisan 1949 da NATO, Ekonomileri için 1957 de   (AET) Avrupa ekonomik Topluluğu, bugünün adıyla AB Avrupa Birliğini kurdular, ve çok kısa bir zamanda refah düzeyleri yükseldi, dünyanın cazibe merkezi halini aldılar, bugün Avrupa’ya gitmek için her kes can atar.

    1952 yılında NATO ya üye alan Türkiye de bu Avrupa Birliğine katılmak için harekete geçti ve 1959 yılında Avrupa’ya dahil olmak için baş vurdu, tabi iki Avrupa baş vuran bir ülkeyi hemen almaz bunun bir süreci birde şartları vardır, Türkiye bu şartları yerine getirmeyi taahhüt etti, bunun üstüne Avrupa 1963 yılında Türkiye’nin başvurusunu kabul etti, ve tam üye için süreç başladı.

    Bu yıldan sonra Türkiye futbolda olsun, diş ticarette olsun, İnsan hakları alanında olsun, tarım ve sanayide olsun, giyim ve kuşamda olsun, bütün kurum ve kuruluşları ile Avrupa’ya girmek için seferber oldular, bu serüven sonunda 1987 yılında Türkiye ortak pazar olarak bildiğimiz AB’ye tam üye olmak için baş vurdu, on iki sene sonra 1999’da Türkiye’nin bu baş vurusu kabul edildi, bunun anlamı şudur evet sizi AB yanı ortak pazara dahil edeceğiz, fakat son şartları da yerine getirmeniz lazımdır, çünkü AB üye ülkelerin Anayasası birdir, seçim yasası birdir, yargı bağımsızdır, Türkiye bunları da yerine getirmeye hazırım dediği zaman 3 Ekim 2005 yılında resmen müzakereler başlatıldı.

          Bir ülkenin AB tam üye olabilmek için, AB de geçerli 35 fasıldan oluşan yani yerine getirmesi gereken şartlar vardır, bu her kes için geçerlidir.  Türkiye’den önce ve sonra baş vuran ülkeler oldu. Sosyalist rejimden yeni kurtulan Doğu Avrupa Ülkeleri dahi, en geç yedi senede bütün fasılları yerine getirtip AB dahil oldular, Avrupa’nın nimetlerinden yaralanmaya başladılar.

     Gel gelelim Türkiye müzakerelere başlayalı on yedi sene oldu, şu 35 fasıldan bugüne kadar 16’sı açıldı, 19’u henüz ellenmedi, açılan 16 fasıldan sadece bir tanesini yerine getire bildi, bunun nedeni tabi iki siyasi hesaplar.

  Durumun iyice anlaşılması için Burada şöyle bir kıyas yapalım, bir düşünün yirmi katlı bir binanın önüne geliyorsun, her katı güzel ama son katı mükemmeldir, o mükemmel kata çıkmak için, elli kilosun fakat senin oraya yüz kiloluk bir yük çıkarman gerekiyor ve sen ne eziyetlerle bunu yapıyorsun, son kata geldiğinde tam sana kapı açılmışken, dostun olduğu söyleyen biri seni arkadan çekip tekrar aşağıya götürüyor, işte Türkiye’nin AB ile durumu bu. 

Türkiye’nin takıldığı en önemli fasıllar ne yazık ki hepside, insan hakları ile ilgili fasıllardır, yerinden yönetim şartları, yargılama şartları, Ana Dil de Eğitim şartları, ve buna benzer fasıllardır, burada elbette ki Siyasetçilerin rolü çok büyüktür. Şöyle ki bugün Türkiye’de azınlık durumunda bazı siyasetçiler, bunun en sert karşıtlarıdır, çünkü Avrupa’ya girecek bir ülkede ötekileştirme, dini istismar, Milliyetçilik istismarı yoktur. Avrupa’da vali, Belediye Başkanı, Yargı Başkanları hepsi seçimle gelirler, herhangi bir Partinin veya siyasi harekatın değil Devletin memurlarıdırlar, birileri için bu iştah kaçırıcıdır.

YORUMLAR

s

En az 10 karakter gerekli

Sıradaki haber:

OKUMANIN YOLCULUĞU

HIZLI YORUM YAP