Artık gençlerine kız istemeye gidenler yanlarına iki şey almalı:
Ya bir çuval para, ya da bir çuval yalan.
Evet, yanlış duymadınız. Günümüzün evlilik düzeninde bu iki çuvaldan birine sahip değilseniz, o kapıdan içeriye adım atmak bile cesaret ister hale geldi. Çünkü artık kız istemek, ev kurmak, düğün yapmak öyle eskisi gibi “Allah mesut etsin” duasıyla bitmiyor. Her şeyin bir bedeli var, hem de yüklü bir bedel…
Bir çuval paranız varsa işler kolay. Kız tarafını ikna etmeniz de, düğün hazırlıklarını yürütmeniz de sorun olmuyor. Çünkü maddi gücünüz varsa, karşınızdakiler emin oluyor:
Ev de hazır, eşyalar da… Altın, nişan, düğün salonu, organizasyon, her şey “tam takım”. Kızlarının rahat bir düğünle, gönül rahatlığıyla evleneceğine inanıyorlar. Paranın verdiği güvenle gönül rızası da kendiliğinden geliyor.
Ama o çuval para yoksa işte o zaman işler değişiyor.
Bu kez devreye “bir çuval yalan” giriyor.
Olmayacak şeyleri olacak gibi göstermek, yapılmayacak masrafları sanki yapılacakmış gibi anlatmak, yani kelimenin tam anlamıyla “ikna sanatı” devreye giriyor.
Ev hazırmış gibi, altınlar alınmış gibi, düğün salonu ayarlanmış gibi... Ama gerçek bambaşka.
Tabii bu yalanlar sonsuza kadar sürmüyor. Düğün günü gelip çattığında “o çuval yalan” patlamaya başlıyor. İşte o noktada bir hindi misali herkes kabarıyor; görüntüde her şey yolundaymış gibi davranıyor. Kuyumcudan, komşudan, akrabadan ödünç alınan altınlar takılıyor; düğün sonrası sahiplerine sessizce geri veriliyor.
Kısacası, “gösteri” bitince herkes kendi gerçeğine dönüyor.
Peki neden bunları yazıyorum?
Çünkü artık bir evlilik kurmak, bir yuva kurmak kolay değil.
Kız istemek, düğün yapmak, hele hele baştan sona bir evlilik sürecini yürütmek her ailenin harcı değil. Olan için mesele değil belki ama olmayan için görücüye gitmek bile neredeyse imkânsız hale geldi.
Bugün yemeksiz bir düğünün maliyeti ortalama 3 milyon lira civarında.
Yemekli yapmaya kalkarsanız 3,5 - 4 milyon arası bir masraf sizi bekliyor.
Üzerine ev eşyası, altın, çeyiz… Ekleyin, ekleyin, rakamlar uçuyor.
Bir asgari ücretlinin aylığı 22 bin lira. Bu gelirle bir gencin kendini geçindirmesi bile zor; bir aile kurması ise neredeyse imkânsız.
Bu durumdan sadece erkek tarafı değil, kız tarafı da dertli.
Onlar da çeyiz yapacak, kızını evlendirecek. Ama günümüz şartları buna izin vermiyor. Birçok genç kızımız, evlenme çağı gelmiş olmasına rağmen, hâlâ annesinin dizinin dibinde oturmak zorunda kalıyor.
Yani mesele sadece para değil; umut da tükeniyor.
Örf, adet, gelenekler elbette kıymetlidir. Ancak bazı noktalar artık tartışmaya açık hale geldi. Bu gelenekler, bugünün ekonomik koşullarında gençlerin önünde birer engel olmaya başladı. Devlet elinden geldiğince destek veriyor belki ama yetmiyor.
Çünkü sorun artık sadece maddi değil, zihniyet meselesi de…
Gençler evlenmeye cesaret edemiyor.
Aileler kız istemeye cesaret edemiyor.
Çünkü biliyorlar: Ya bir çuval paraları olacak, ya da bir çuval yalanları.
İkisi de yoksa?
O zaman yapılacak tek şey kalıyor: Beklemek.
Belki de bu yüzden “bekarlık sultanlıktır” sözü yeniden değer kazandı.
Ama ne diyelim, herkesin kendi sultanlığı kendine...
Hoşça kalın.