Tarikat ve cemaat Arapça iki kelime olup tarikat yol yani tutulan yol anlamındadır, cemaat ise topluluk, birden fazla kişinin toplanması demektir. Halk arasında tarikat deyince kırsal alanlardaki şeyhin müritleri, Cemaat deyince de son zamanların şehirli müritleri akla gelir.
İlke olarak bir kişinin veya topluluğun alim olan, bilen bir kişinin etrafında toplanmaları inancının gereğini öğrenmeleri doğru ve gerekli bir şeydir.
1960 yıllarda gözlerimi dünyaya açtığımda, bizim köylerde gördüğüm müritler, biraz hırçındılar, cezb tutuyorlardı. Bazıları sabahın ilk ışıkları ile horoz gibi öter, şeyhin horozları, bazıları at gibi kişner şeyhin atları ve daha nice şeyler. Her şeyini şeyhine bağlayan hatta şeyhi olmayan birine “kıyamet gününde çobansız kalan koyun sürüsü gibidir” derlerdi ama bunlar köylü kötülük bilmeyen saf bir inanç uğruna bunu yaparlardı.
Fakat 1960 yıllardan sonra şehirlerde filizlenen cemaatler, giderek çoğalıp şekillendiler. Bu cemaatleri kuranlar, üye olanlar içinde bulunanlar hepside okumuş, medeni dünyayı bilen, teknolojiyi kullanan, her şeyden haberdar olan bir nesildir. Bunlar o köylüler kadar saf, sadece her şeyi kadere ve şeyhine bağlayan bir nesil değildir. Aslında bu önemli bir şeydir fakat bu sefer işin içine siyasiler, siyasi çıkarlar girdi ve dini kavramlarda o siyasete göre devşirmeler oldu.
Bunun için gördüğüm ve duyduğum bir örnek verirsem sanırım her şeyi daha rahat anlaşılır hale gelir. Ben Batman’ın bir mahallesinde ikamet ediyordum. Evimin hemen yanında bu cemaatlerden en eski ve üye bakımından en güçlü bir cemaatin medresesi vardı. Haftanın bir günü akşam namazından sonra toplanıyorlardı. O gece mahallemize onlarca lüks araba misafir gelirdi. Bir dostumla beraber o gece onların davetlisi idik. Okuma ve dualardan sonra, konu siyaset ve günlük olaylara geldi.
Beraberimdeki dostum iyi bir alim idi. Hadislere, ayetlere çok hakimdi. Konuşmalar arasında o cemaatin lideri durumundaki şahsa sordu ve dedi ki.” Bakın siz hocanızın şu eserinin şu sözlerini tahrif etmişsiniz.” Durum açıktı, inkar edemezdi ama verdiği cevap tiksindirici idi.
“Efendim” dedi. Eğer biz böyle yapmasaydık sistemle sorunlar yaşayacaktık. Varlığımızı sürdürmek için sistemle barışık olmamız gerekiyor. Biz onun için bu ve buna benzer sözleri tahrif ettik.”
Bu cevap bize 1999 yılında verildi. Eğer o zaman Ecevit hükümeti ile geçinmek için hocasının kitabının sözlerini tahrif ediyorsa bugün ne yapmaz.
Okullar açıldı! Ve Tv dizler
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.