bütün dinlerde tanrı vardır, yaratıcı vardır, Allah’ın varlığını inkar eden hiçbir din yoktur, zaten inançlı olan bir kimsenin Ateist olması da mantıklı değildir. İş uygulamaya gelince, ayrılıklar öne çıkıyor. Elçilerin ( Peygamber ) varlığını kabul eden semavi dinlerin yanında, peygamber değil de sadece Allah’ın varlığını felsefe olarak görenler vardır, yerel dinler çok çeşitlidir onlar başka bir yazının konusudur.
Semavi dinlerin sonuncusu olan İslam dini hukuku ile sistemi ile öbürlerine fark atar, yapısı itibarı ile daha mantıklıdır. Bundan dolayı son yılardaki ekonomik nedenleri bir tarafa koyarsak, hep öbür dinlerden İslam’a geçiş olmuştur, İslam dan Başka dinlere geçmek yok denecek kadar azdır.
İslami inanış ve felsefeye göre, Yahudiler ve Hıristiyanlar, kitaplarında tahrifat yapmışlar, piyasada birden fazla İncil ve değişik yorumlu Tevrat’ın olması bunu doğrular niteliktedir.
İslam’ın büyük sorunu, alimleri şahsi çıkarları için, dini iktidar sahiplerinin hizmetine koymalarıdır, tarihte ve bugün de bir çok Alim, baştakilerin fetvacısı olmuşlar. Buda İslam’ın özüne tamiri mümkün olmayan yaralar açmıştır.
Burada yapılan ve uygulanan şudur, istediğin kadar ibadet et, Cami açık, medrese açık, ama hiçbir zaman, iktidara sataşma sistemlerine göz yum.
Bu ortaçağ ve daha öncesi Batılı Hıristiyan aleminde de benzer bir durumdu. Bundan dolayıdır ki bugün Hıristiyan diye adlandırılan toplumların ezici çoğunluğu açıkta söylemeseler de, inançsız bir sisteme geçmişler
İslam tarihide bu gibi olay ve örneklerle doludur, bu da din adamlarını ikiye ayırır, iktidarın yanında bulunup sefahat içinde yaşamak, karşı çıkıp hayat boyu sefalet ve azap çekmek.
Tarih şahittir ki bir çok din adamına hayat cehennem olmuş, hayatı sürgünlerde geçen, faili belli cinayetlere kurban olan, hapislerde çürüyen, alimlerin haddi hesabi yoktur. Her zaman için sistem yanlıların çok daha baskın olduğu da bir gerçektir.
AİLELERE SON ÇAĞRI…