Bizim insanlarımızda bir korkudur yağışın az olduğu yıllarda kıtlık mı olacak diye tedirgin oluyoruz. bir yerde haksızda sayılmayız, kıtlık korkusu o kadar içimize sinmişki, son senelerde bazı Afrika ülkelerindeki durumu gördüğümüz için mi, yoksa daha çok büyüklerimizden duyduğumuz yirminci yüzyıldaki büyük kıtlıklar mı, açlık çok zor bir şeydir.

   Yirminci yüzyıl sıkıntılı başlamıştı, sömürgreci devletlerin bitmek tükenmek bilmiyen İhtirasları, egoist ve yayılmacı politikaları, kendilerine göre dünyaya şekil verme istekleri ve daha nice olumsuz şeyler 1914/18 yıllarında ki dünya savaşı felaketi de beraberinde getirdi, erkeklerin büyük çoğunlukta savaş alanlarında kayıp olmaları, ziraat ve üretimin aksaması, üstüne üstlük 1915 / 16 yıllarındaki kuraklık insanlara zor günler yaşattı, büyüklerimizin seferberlik diye tabir ettikleri yıllardı bunlar.

   Vereceğim şu trajedik olay her şeyi açıklıyor, bir sabah Farkin ( Silvan ) sokakları çalkalandı, halk şaşkın bir şekilde sokaklara daldı, dağlık alanlardan açlık yüzünden Silvana göç etmek zorunda kalan bir aile, açlıktan o gün doğan çocuklarını kesip yemeleri, daha fazla söze gerek yok.

   1940 li yıllarda dünya yeniden büyük bir savaşa tutuştu, bu seferki tahribat çok daha büyük oldu, çünkü teknoljik silahlar gelişmişti, o yıllar yine kuraklık ve kıtlık yaşandı, fakat bir öncekinin yanında çok hafif kaldı, bunu yaşayan büyüklerimiz daha çok buğdayın yetişmediği kırsal alanlarda sıkıntı olduğunu söylüyorlardı, fakat çok sürmedi, 60 li yıllarda çocukluğumuzun geçtiği yıllardı bu ve daha önceki Kıtlıklarla ilgili , büyüklerimizin anlatımları bizleri ürkütüyordu, bütün bunkları hatırlayan duyan bir kişinin Kıtlıktan korkması doğaldır.

    2008 yılında hatırlanırsa bu memlekette yağış olmadı bütün ekinler kurudu hiç mahsul alınmadı, babam o sene 88 yaşına girmişti, 1940 taki kıtlığı yaşamıştı, 1915 kıtlığınıda  anne va babasından çokça duymuştu, tedirgin bir şekilde beni aradı oğlum kıtlık olacak ben sekiz çuval buğday aldım evde saklayalım, ne ettimse onu ianandıramadım, ertesi gün gittim o buğdayları alıp evine götürdüm, tabi ki kıtlık olmadı, babam o sene Eylül ayında vefat etti, o buğdaylar onun iskatı oldu.

   Ben şurada rahatlıkla söyleyebilirim, bugünün şartlarında öyle acı kıtlıklar yaşanmaz, çünkü teknoloji gelişti, ulaşım kolaylaştı, ABD gibi bize uzak bir ülkeden bir gemi, birkaç gün içinde dünyanın her yerine ulaşabilir, birde bir milyon ton yük alarak, bunun için tedbirli olunucak israf olmayacak, ama açlıktan kırılmada olmayacak.

   Yine her şey Allahın takdirindedir.