Kişinin, bilinciyle ve gönül bağıyla kendisine sunulana ya da sağlanan maddi-manevi imkânlara kalbi ve duygularıyla minnettarlık duyma ve bunu dile getirme biçimidir.

Özünde teşekkür, minnettarlık, kabullenme, itaate hazır olma, övgü vardır.

Şükür duygusunun kişinin diliyle ifade etmesi, kalbi ve yüreğiyle onaylaması, davranışlarıyla eylemde bulunması gibi üç ayrı gösterme şekli olur.

Örneğin, şükür duygusunu göstermek hizmet etmek, övgüde-duada bulunmak gibi davranışlar sergilemenin yanında yapılan iyiliğe iyilikle cevap vermek gibi karşılıklı yardımseverlik şeklinde de olabilir.

Şükür etmek birilerini ödüllendirmek ve hediye vermek biçiminde de gerçekleşebilir.

Asıl konu şükür eyleminin ilahi bir nitelik taşımasıdır.

 Çünkü var olmak ve yaratılma hali insana verilen değerin ve tanınan fırsatın ne kadar önem taşıdığını gösteriyor.

Bilgi sahibi olan insan kendisine verilen sermayenin (yaşam hakkı, akıl, irade, ruh potansiyeli gibi) farkında olarak bir karşılık beklendiğini algılayacak güçle donatılmıştır.

Davranış ve eylemlerini minnettarlık ve şükretme düşüncesiyle belirleyen insan, kalbiyle olduğu gibi konuşmalarıyla da sosyal yaşam alanlarında sorumluluk edinmeye devam eder.

Bu manada Şükür kavramını iki kısımda değerlendirmek doğru olacaktır.

Birinci şükür şekli insani olan ve insanlar arası minnettarlık duygusu taşıyan gönül bağıdır.

 İkincisi ve önemli olanı da ilahi nitelik taşıyan ve var olma gerçekliğini insana kazandıran mutlak güce olan şükür hasletidir.

İkisi arasında kurduğu denge ile manevi dünyasını zenginleştirme ihtiyacı duyumsayan insana “Toplumsal Varlık” olma ile “Ruhani Varlık” olma gibi potansiyel sermayeler kazandırılmıştır.

Toplumsal varlık olarak şükür kavramını kullanması gereken yerler diğer insanlar ve toplumu oluşturan bireylerdir.