Kardeşlik güzel ve gerekli bir şeydir, Kardeşlik beraber yaşamaktır, aynı şeye gülmek aynı şeye ağlamaktır, kardeşlerin yası ve sevinci bir olur.
Kardeşlik lafı duymak güzel bir sözdür, hele birde sıradan biri değil bir devlet başkanı bunu derse umut vericidir, sevinmemek umutlanmamak elde değildir.
Kardeşliğin tek şartı İnsan olmaktır, buda karşılıklı sevmek ve saymaktır, hak hukuk ve adalettir, yoksa eli sopalı abi gibi, ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin, bu şekilde olmaz, biz bunu çok yaşadık.
Bizim burada bir atasözü vardır mealen der ki “”hoş haberdir ama ben inanamıyorum””.
İnanmak istiyoruz fakat endişelenmemek de elde değil, çünkü biz bunun dününü de yaşadık. Bir düşünün Osmanlı devleti Birinci Dünya savaşına girdi, Sultan Reşat aynı zamanda bir İslam halifesi idi, orta Doğuda ki Müslümanlara hitaben cihat çağrısı yaptı.
Azeriler bir Şii’yiz siz sunisiniz bu bizim savaşımız değil dediler.
Araplar ilk gün Fransa ve İngilizlerle iş birliği yaptılar.
Arnavutlar Boşnaklar zaten daha önce Osmanlıdan ayrılmışlardı, onlarda bu çağrıyı duymadı.
Kürtler ise, eli silah tutan her kes, Aşiret olsun, Tarikat olsun, hatta Said i Nursi gibi medreselerde okuyan talebeler bile her şeyi bırakıp, yediden yetmişe Serhade Ruslarla savaşmaya koştu, büyük çoğunluğu da dönmedi, babamın öz iki dayısı mezarları dahi yok.
Sarı Kamışta ki askerlerin ezici çoğunluğu Diyarbakır, Elazığ, Bingöl, Kürtlerinden oluşuyordu.
Sonra ne oldu, Azeriler soydaş. Araplar, Arnavutlar, Boşnaklar Dost. Kürtler ise düşman
Osmanlı savaşı kayıp etti ve parçalandı, Kürtler yeni kurulan Cumhuriyetçilerle yola devam dediler.
O zamanlar Ankara dan Kürt aşiret ve şeyhlerine gönderilen telgraflarda kardeşlik, İslam, halife teması, bu devlet Türkün ve Kürdün devleti olacak dediler. Fakat ayakları yer tuttuğu zaman İslam unutuldu, halife kaldırıldı, Kürtler yok sayıldı.
Bugün arşivler açık, bu konuda çok kitap yayınlanmış, isteyen bunları rahatlıkla ulaşa bilir.
1924 anayasasında bu ülkede her kes Türk’tür Türk olmayanın tek hakkı vardır Türk’e köle olmak. Kürt ileri gelenlerinin itirazları duyulmadı, Ankara Mecliste divan katibi Bitlis mebusu Yusuf Ziya Bey, Erzurum Alay Komutanı Albay Cibranli Halil bey gibiler itiraz edecekler diye asıldılar.
Şeyh Said İsyanı onlara iyi bir fırsat verdi, Rus savaşından sağ dönenler dahil tüm Kürt önderleri, iplerde sallandırıldılar.
O zaman yapılanları yazmaya kitap ve kalem yetmez.
Yüz sene sonra aynı noktaya geldik, bu zaman zarfında ne canlar gitti, ne ocaklar söndü, ne çocuklar yetim kaldı, bu ülke neler kayıp etti neler, dökülen göz yaşlarının hesabını veren yok.
Yine de dünya umut dünyası, ben şuna inanmak isterim ki devlet büyükleri buradan ders çıkarmışlar, bu ülkenin bir yüz yılı daha heba etmezler.
Mutlu günler dileği ile.