Batman Rafinerisi veya halk arasında söylendiği gibi Refina Batman’e, bu kuruluşa bugün TÜPRAŞ deniliyorsa da, ama özünde bizler Bütün TPAO ve çevredeki Raman, Garzan ve dahası Adıyaman ve Lüleburgaz’a kadar uzanan Petrol sahalarını o uzun uzun borular taşıyan MAK’ları ile, Petrol çıkaran sondaj kuleleri ile biliyoruz.
Bu petrolun bizlere ne verdiği belki bugünkü nesiller pek farkında değildirler. Ama bunun için bugün hiç birisi yaşamayan 1930’lu 40’lı ve 50’li yılları yaşayan büyüklerimizden yöredeki insanların yaşamlarını dinlerken, bu Petrolun hayatımızda nasıl bir çığır açtığını görürüz.
Sene 1930’lu yıllara gelindiğinde Dünya geri idi büyük bir savaş ve yıkım bırakmış, her kes yangından mal kaçırır gibi kendi başının çaresine bakmaya ve yaralarını sarmaya başladı.
Bizim bölgede bu yıkımdan ve dramdan nasibini fazlası ile almıştı.
Sıra yaraların sarmasına gelmişti, yol yok, medeniyet yok, iş yok, güç yok, her taraf perişan bir şekilde, bizim buradaki o zamanın zenginleri, belki iki öküz bulup bir çift süren bir buğday bir arpa bir mercimek eken, seneden seneye bu mahsulü bekleyen kişiler idi, bazıları da birkaç koyun ve inek ile hayatını idame etmeye çalışıyorlardı, bunları da bulamayanların sayısı da az değildi.
O sıralar Fransa’nın sömürgesinde olan Suriye’de durum farklı idi, orda iş sahaları açılmış, tarımda, atılımlar yapılmış, her türlü ihtiyaç iş aş orda mevcut idi.
Suriye ve Türkiye’nin arasında bulunan ve bir tren yolundan ibaret olan sınıra, Suriye tarafına Binhat, Türkiye tarafına Serhat denilirdi.
Suriye’deki bu durum Serhat tarafında olan aç sefil halkın dikkatini çekmiş, 1980’li yıllara kadar sürecek kaçakçılık denen olay başlar ve akla gelebilen her şey ama her şey oradan kaçakçıların eli ile getiriliyordu.
Bunun önüne geçmek için devlet o sınıra mayın döşedi, ama yine önü alınamadı, çünkü insanlar aç idi.
1943 yılında bölgeye tren gelir, bir nebze olsa soluk aldırdı, ama daha da güzeli ondan birkaç sene sonra Raman Dağına, milletin hiç görmediği bazı tekerlekli arabalar gelir ve kısa bir sürede bu Dağda Petrol çıkaran sondaj kuleleri yükselir, bunun takibinde 1954 yılında Batman Rafinerisi üretime geçer, yöre halkına gün doğmuştu.
Özellikle çift sürecek öküzü, süt sığacak hayvanı olmayan köylüler için bu bir cazibe idi, evini barkını bir eşeksırtına alanlar, soluğu bu İluh köyünün hep kamış, bataklık, sulu ovasında alırlar.
Onlar pek farkında değilseler de ama onları bu İluh ovasında çok güzel günler bekliyordu, zira Rafineride çalışacaklar, hayatlarında hep hayal ettikleri aybaşlığı para alacaklar, birde odun fırınlarından somun ekmek bir hayal değil, artık doya doya çocuklarına yedirecekler.
Köylerinde bir Kilometre sırtında su taşıyan ev hanımları için, evinin bahçesinde akan musluk suyu bir başka nimet idi.
1935’li yıllarda 300 küsürlü bir köy olan İluh 1943 yılında trenin gelmesi ile Jandarma Karakolu geldi ve peşinde nahiye müdürü geldi.
1954’te açılan Rafineri ile gelişen İluh, 1957 yılında İlçe oldu ve her taraftan halkın buraya hücum ettiği yıllar başladı.
Kara yolu açıldı, çevre şehirlere yakıt taşıyan tankerler Batman’ın bir başka can damarı oldular, 1960’lı yılların başında nüfusu 5 – 10 bin iken gün bir vilayet ve bir metropol görümündedir.
Çok sevindirici ve ilginç bir olay, 1950’li yıllarında Batman’a fakir bir şekilde gelen o köylülerin, çocukları, torunları bu gün Batman ekonomisine yön veren kişiler olmuştur.
ANADOLU KADINI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.