Yıllardır bu coğrafyanın en büyük yaralarından biri aşiretçilik ve ağalık sistemi değil miydi?

“Bu toprak benim, şu tarla senin, o su benim” kavgasıyla nice kanlar dökülmedi mi?

Şimdi bakıyorum, her köşe başında yeni bir “aşiret derneği” tabelası asılıyor. İnsan sormadan edemiyor: Biz yeniden mi o günlere döneceğiz?

Ağalık sistemi geri mi geliyor?

Yoksa bu memleketi tekrar aşiretler mi yönetmek istiyor?

Her gün bir “falanca aşiret yardımlaşma derneği” kuruluyor. Güzel kardeşim, yardımlaşmak için dernek mi şart? Bu ülke artık bir muz cumhuriyeti değil çok şükür. Devletin imkanları her vatandaşa eşit sunuluyor. Yardım etmek istiyorsanız, gidin işsiz birine iş verin. Tabelalarla gövde gösterisine ne gerek var?

Şimdi de soruyorum:

Yarın bir gün aşiret üyesi olmayanlar söz hakkı, seçme-seçilme hakkı, ticaret yapma veya arsa sahibi olma hakkından mahrum mu kalacak? Böyle bir ayrımcılığın tohumlarını atmanın kime ne faydası var?

Aşiretçilik, insanı etiketler, damgalar, böler.

Bu toprakların buna ihtiyacı yok.

Bizim ihtiyacımız olan şey birlik, beraberlik ve eşitliktir.

Herhangi bir resmi kuruma gittiğinizde size “Hangi aşirettensin?” mi soruyorlar, yoksa “TC kimlik numaranız?” mı?

Cevap belli.

Ben oldum olası aşiretçiliği sevmedim. Çünkü hiçbir insan, başka bir insandan üstün değildir. Ülkemizde tüm vatandaşlar birinci sınıf vatandaştır. Paranız varsa ticaret yapın, istihdam yaratın. Ama dernek adı altında eski düzeni hortlatmaya kalkmayın.

İnsanın nereli olduğu, hangi soydan geldiği elbette önemlidir. Ama bunu aşiretçiliğe evriltmek, kendi içimizde bölünmenin kapısını aralamaktır.

Bunu kim ister?

Aşiretçiliğe: Hayır, hayır ve hayır!

Hoşça kalın.