Avrupa'nın herhangi bir şehrine gittiğinizde, karşınıza ihtişamlı katedraller çıkar, bir ya da iki Katolik kilisesi görürsünüz. Hepsi bu kadar. Ama inanç, sadece görünen binalardan ibaret değildir. Avrupa'da yaşayan insanların çoğunun inançlı ve vicdanlı olduğu hemen hissedilir. Pazar günleri kiliselerine giderler, rahiplerine saygı gösterirler. Ama asıl önemli olan bu değil, asıl önemli olan, insanlara ve tüm canlılara verdikleri değerdir. Bu değer, ilk bakışta dikkatinizi çeken konulardan biridir.
Onlar yalan söylemezler, olmadık duaya amin demezler. Kanunlara ve yasalara saygılıdırlar. Yere cüzdanınızı düşürün, bir saat sonra polis sizi bulur ve cüzdanınızı size teslim eder. Yere tüküren, çöp atan, çimlere basan, ağaç dallarını koparan, suları kirleten yoktur. Kadın cinayeti, hırsızlık, gasp, intihar gibi suçlar yok denecek kadar azdır. Evet, Hristiyanlar inançlarına bağlıdır, ama her sokakta, her caddede bir kilise yoktur.
Peki, ülkemize dönelim. Neredeyse her mahallede bir cami, hatta bir mescit var. Camiye giden yüzlerce insan görebilirsiniz. Ancak, bu durum bizi daha iyi bir toplum yapmaya yetiyor mu? Yeşili koruyor muyuz? Hırsızlık, gasp, kadın cinayeti gibi suçlar ülkemizde ne yazık ki çok yaygın. Bu durum, bize şunu gösteriyor: Avrupa'da cami yok ama Müslüman çok. Ülkemizde ise cami çok ama Müslüman yok.
Sevgili dostlar, sadece camilere gidip namaz kılmak, Kur'an-ı Kerim'i başımızın üstüne koymak ya da evimizin bir köşesinde tutmak bize fayda sağlamıyor. Bize Avrupa'daki gibi kapsamlı, caydırıcı ve üstün yasalar gerekiyor. Avrupa, bunu başarabilmek için çok çaba sarf etti, inat etti ve nihayetinde başardı. Orada da sağcı, solcu, siyaset ve türlü sıkıntılar var. Ama kanunlar ve anayasaları her şeyden üstündür.
Unutmayın, insan olabilmek için ilahi bir şeye inanmak zorunda değilsiniz. Belki ahlakınızın iyi olması, iyi bir eğitim almanız, topluma saygılı ve seviyeli bir birey olmanız yeterlidir. İnanç konusunda dayatma olmamalıdır. Ancak toplum düzeni konusunda dayatma olmazsa olmazlardandır. Avrupa'nın felsefesi de budur: Ya bu deveyi güdeceksin ya bu diyardan gideceksin. Ya bize uyacaksın ya da ülkeyi terk edeceksin.
Toplumu ayakta tutan şeyler; dini kurallar, ahlaki kurallar, görgü kuralları, cezai kurallar ve hukuk kurallarıdır. Bütün bunlar bir araya gelip güçlü bir şekilde bir topluma dayatılırsa, o toplum bu kurallara uymak zorunda kalır. Böylece, şu anda ülkemizde yaşadığımız birçok olumsuz olaydan kurtuluruz. Başka da çaresi yok.
Yok "biz çok iyi Müslümanız", "çok camimiz var", "cemaatimiz var", "biz yapmayız, o yaptı" gibi düşünceler doğru değildir. Toplumun temel taşları olan adalet ve kanunlar olmadan, tek başına bir inanç ayakta duramaz, doğru bir toplum olamaz. Güçlü bir toplum, güçlü adaletine güvenir ve adaletin her kararına saygı gösterir. Çünkü güçlü bir adalet, herkese lazım olabilir.
Ülkemizde artan suç, suçlu ve mağduriyetlerin önüne bir an önce geçmeliyiz. Bu bataklıktaki sinekleri ancak bataklığı kurutarak ortadan kaldırabiliriz. Bunun için de yeni yasalara ve güçlü bir anayasaya ihtiyacımız var. Ne yazık ki günümüzde haram ve helal gerçeği yok sayılıyor. İnsanlar artık ne cenneti ne de cehennemi önemsiyor.
Bu yüzden güçlü bir adalete ve başka bir anayasaya ihtiyacımız var. Hoşça kalın.