Yukarıdaki cümleyi ilk duyduğumda derinden sarsıldım:
"Az’ın ne kadar çok olduğunu, yok bilir."
İçinde yılların hikâyesi, yüzlerin hüznü, midelerin sessizliği ve yüreklerin sabrı var bu cümlede. Öyle kolay söylenmiş bir söz değil. Yaşanmışlık istiyor. Yoklukla sınanmış hayatlar gerekiyor. Benim için bugüne kadar duyduğum en anlamlı cümlelerden biridir bu.
1950’li yıllarda bölgemizde yaşanan kıtlığı, açlığı, çaresizliği babamdan dinledim. O günlerde insanlar ekmek yapacak buğdayı değil, arpa ekmeğini bile bulmakta zorlanırmış. Karnını doyuramayan insanlar, açlıklarını bastırmak için bellerine kuşak bağlayıp içine taş koyarlarmış. Karnın guruldamasını susturmak için, içeriye ses gitmesin diye...
Babam bir hatırasını şöyle anlatırdı: “Çocukken annemin yanına komşumuz geldi. Kulak misafiri oldum. Kadıncağız, ‘Dün gece çocuklara verecek hiçbir şeyim yoktu. Tencereye iki taş koyup üstüne tuz döktüm, kaynattım. Yemek gibi yapıp çocuklara verdim. Karnınız doyacak, hadi uyuyun,’ dedim. Başka çarem yoktu...”
İşte bu çaresizlikte “az” olan bir mısır ekmeği bile koca bir sofra sayılırdı. Annem gizlice bir mısır ekmeği uzatmış komşuya, “Al, çocuklara yedir,” diye. Komşu utana sıkıla teşekkür etmiş ve hemen evine dönmüş.
Babam anlatırdı: “Akşam babam geldiğinde annem olanları anlattı. Babam, ‘İyi yapmışsın,’ dedi ama sonra ekledi: ‘Biliyorsun, kıtlık var. Bizim de yiyeceğe ihtiyacımız olacak. İsraftan kaçınalım.’”
Annem ne demiş biliyor musunuz?
“Evet bizde az var ama onlarda hiç yok...”
İşte bu yüzden “az’ın ne kadar çok olduğunu ancak yok bilir” sözü, bir lütuf gibi aklımda kaldı.
Bugün 2025 yılındayız. Evet, hepimiz belki ekonomik olarak zorluklar yaşıyoruz. Belki eskisi kadar kaliteli beslenemiyoruz. Belki alım gücümüz düştü. Ama hâlâ bir soframız var. Üzerimizde bir çatı, elimizde bir lokma, başımızı okşayan bir devlet var.
Sosyal yardımlar, gönüllü dernekler, sosyal hizmetler müdürlüğü… Bugün hiçbir vatandaşımız sahipsiz değil. Aç susuz kalan yok Allah’a şükür.
Bazen bardağın öbür tarafından da bakmak gerekir.
Evet, enflasyon yüksek. Evet, geçinmek zor. Ama devletimiz kimseyi namerde muhtaç etmedi.
Her ay maaşlarımız hesaplara yatırılıyor.
Sağlık güvencemiz var.
Ulaşımımız var.
Bugün git yarın gel diyen bir yönetim anlayışı artık yok.
Bazı ülkelerde cumhuriyet yalnızca bir isimden ibaret. Hâlâ temel ihtiyaçlarını karşılayamayan, halkı açlıkla imtihan edilen toplumlar var. Özellikle Gazze’de...
Çocuklar gözümüzün önünde açlıktan can veriyor.
Orada ne ekmek var, ne su...
Sadece ölüm var.
Allah bizleri o günlerle sınamasın.
Allah bizleri namerde muhtaç etmesin.
Birliğimizi, beraberliğimizi korusun.
Unutmayalım: "Az’ın ne kadar çok olduğunu, ancak yok bilir."
Hoşçakalın.