Batman’ın en tanınan aktivistlerinden biri olan Alican Atak, her gün sosyal medyada paylaştığı karelerle hepimizin görmezden geldiği bir gerçeği gözler önüne seriyor: Çocuk yaşta çalışmak zorunda kalan minik elleri, mahcup bakışları, umutla dolu ama yorgun yüzleri…
Bu fotoğraflarda kimler yok ki…
Kimi çöpten ekmek arıyor, kimi elinde mendil satıyor, kimi simit tepsisinin altında sıcağa meydan okuyor. Hatta elinde terazisiyle “Abla tartayım mı?” diye koşan çocuklar bile var. Hepsi aynı hikâyenin farklı birer yüzü: Yoksulluğun, çaresizliğin ve sorumluluğu erken yaşta yüklenmişliğin yüzü.
Bu yaz tatilinde özellikle dikkatimi çeken bir manzara var: Kaldırım köşelerinde, 0-10 yaş arası çocuklar su satıyor. Neden oradalar? Harçlıklarını mı çıkarıyorlar, yoksa evin geçimine mi katkı sağlıyorlar, bilemem… Ama bildiğim bir şey var: O çocuklar, parkta oynaması, dinlenmesi, çocukluğunu yaşaması gereken yaşta, sokaklarda yetişkinliğe mecbur bırakılıyor.
Bazen vatandaşlarımızın bu çocuklara yardım etmek isterken farkında olmadan yanlış yaptıklarını da görüyorum. Kimi iyi niyetle 10 TL’lik suya 50, 100 hatta 200 TL verip gidiyor. Belki kalbimiz rahatlıyor ama farkında olmadan o çocuğu bir sonraki gün yine aynı kaldırıma gönderiyoruz. Yardım ettiğimizi sanarken aslında onları sokakta kalmaya teşvik ediyor olabiliriz.
Bu manzara bize şunu gösteriyor: Batman’da çok sayıda aile geçim sıkıntısı içinde. Çaresiz kalan anne babalar, çocuklarını bile çalışmaya mecbur bırakıyor.
Oysa bir kentin vizyonu yalnızca ışıklı caddelerle, yeni parklarla ölçülmez. Gerçek vizyon, o şehirdeki çocukların geleceğe umutla bakabildiği bir düzen kurabilmektir.
Batman, artık büyükşehir statüsüne alınmalı; sanayi güçlendirilmeli, istihdam artırılmalı. Çünkü ancak anne babalar çalıştığında çocuklar okula gidebilir. Yaz tatilinde su satmak yerine, parklarda oyun oynayabilirler.
Çocuklarımız geleceğimizin teminatı. Onların yeri kaldırım değil, okul sıralarıdır.
Ekmeğini çöpten çıkaran, mendil satan, su satmaya çalışan çocuk değil; kitap okuyan, düşünen, üreten çocuklar yetiştirmeliyiz.
Bu mümkün mü? Elbette mümkün.
Her şey istemekle başlar, inanmakla büyür. Tıpkı Allah’a olan inancımız gibi, çocuklarımıza da inanmalıyız. Onlar için hedef koymalı, bu hedefe inatla sarılmalıyız.
Unutmayalım, çocuk çocuktur.
Ağaç yaşken eğilir.
Eğer bugün bu çocuklara sahip çıkmazsak, yarın büyüdüklerinde “Ne oldu bu gençlere?” diye sormaya hakkımız olmayacak. Çünkü cevabın bir parçası biz olacağız.
Hoşça kalın.