Nefret insana bir şey kazandırmıyor. Daha doğrusu nefret ve kin dürtüsü insanı iyi bir yere götürmüyor.
Nefret duygusu insan hayatının ayrılmaz bir dürtüsü ve insanlara karşı duygu ve düşünceler olumlu olduğu kadar olumsuz da olabiliyor. Nefret ve kin duygusu normal bir savunma mekanizması olarak kabul edilebilir.
Ancak iş şiddet, ölüm, taciz veya saldırganlık seviyesine dönüşüyorsa sıkıntının başlangıcına ilk adım atılmış oluyor.
Olması gereken nefret duyma sınırını belirlemek. Öfke ve kin duygusunun hem kişinin kendisine hem de başka birine/birilerine aşırı zarar verme sınırını koruyarak şiddetin dozunu artırmaktan sakınmak gerekiyor.
Nefretin aşırısını ve kin/hınç duyma dürtüsünün seviye yüksekliğini kalbimizden atmanın zamanıdır. İnsana bir şey kazandırmadığı ve tam tersine yaşanan olaylar sonrası kişinin kendisine pişmanlık duyguları yaratan sonuçlar doğurduğunu etrafımızda yaşanan olayların neden olduğu zararlardan anlıyoruz.
Çözüm de huzuru bulmaktan geçiyor. İnsanların denemeye cesaret edemediği bir yol. Çünkü birileri için huzur sanki ulaşılamaz bir hedef gibi görünüyor. Huzur sığınağı birilerinin kendisi için çok bulduğu bir nokta gibi…
Bu yüzden kişi kendisini başkalarıyla kıyaslamaktan vazgeçmelidir. Kıyaslamalar insani özellikler ve potansiyeller göz ardı edilince yıkıcı sonuçlar doğurabiliyor. İnsan kendi kapasite ve yetenekleriyle potansiyel gücünü başkalarıyla kıyaslayarak yaşamına yön vermeye çalıştığında her zaman olumlu sonuçlara ulaşamayabilir.
Kişi önce kendi değer ve gücünün farkında olmalı. Model almak ile bire bir kıyaslama yaparak diğer insanlarla aynı yetenek/becerilere sahip olduğunu düşünmenin bir sonuç doğurmadığını fark etmek gerekiyor.
Bunun için değişik şeylere zaman ayırmak, özellikle sevilen insanlar ve sevilen uğraş alanlarıyla meşgul olmak önem taşımakta. Sevdikleriyle zaman geçiren ve gerçek manada ilişkiler ve iletişim kanalları kullananların huzuru bulma olasılığı daha yüksektir.
Özellikle sahip olunan her şey için şükür kavramına sığınmak çok daha fazla değer ortaya koymakta. Şükretmeyi alışkanlık haline getirmek elde olanların değerini unutmadan aitlik hissi duymaktır. İnsanlar ellerinde olan şeylerin değerini bilmeden kaybetme riskiyle farklı eylemlere girdiğine genellikle pişmanlıklar yaşanması söz konusu olmakta.
Sınır belirleme adına söylenecek şeyler dile getirilecek olursa: Nefret ve kin hislerinin insanlar için göz ardı edilmesi gereken bir alan olduğunu ilke edinmek gerekiyor. Öfke öncesi yaşanan gerginlik veya sinir hali daha sonrası için yılkım doğurduğundan pişmanlık duymama amacıyla ilerisini düşünmek lazım.
Huzurlu olmanın yolları ner4eden geçiyorsa çabalar o yönde yoğunlaşmalı. Huzur hem mutluluk doğurur hem de sosyal dayanışmanın temel dinamiklerine destek sunar.
Kişinin kendi potansiyelinin farkında olarak başkalarıyla kurduğu özdeşim hali hiçbir zaman rekabet kültürüne oturmamalıdır. Herkesin kendi potansiyeli ve gücü kendi seviyesinde anlam kazanır.
Her ne kadar huzur ve mutluluk dış dünyadan ve çevrede bulunan insanlardan kaynaklanan etkilerden kaynaklanıyorsa da kişisel irade ve manevi güçten gelen inanç ilkesi mutluluk hedefine ulaşmanın adımlarını önümüze serer.