İnsan adapte olma özelliğiyle her zaman için uyum gösterme ve denge kurabilme yeteneğiyle kendi doğal ve sosyal yaşam alanlarını düzenleme kabiliyetine sahiptir.
Son yüzyılın armağanı olan bireysellik ve yalnızlaşma süreci her ne kadar ağırlığını hissettirse de insanoğlu, sosyalleşme ve toplumsal birliktelik/dayanışma sürecine katılım konusunda başarılı olma ihtimalinden asla uzak kalmıyor.
İrade ve akıl potansiyeli sayesinde insan kendi dünyasını kurma adına istediği yaşam tarzını seçebilme hürriyetine sahip. Ama unutulmaması gereken ana nokta “Çağımızın kaçınılması gereken bireyselleşme ve toplumsal yaşamdan kopma sürecine adapte olma” ihtimalini canlandırmamaktır.
Çünkü teknolojik yenilenme ve dijital evrimin insan hayatına aktardığı araç ve cihazların amaçsız ve bilinçsiz kullanımı beraberinde birçok sorunu ve yaşam alanlarındaki problemleri getirmekte.
Kontrol insanın kendisinde olduğu sürece sıkıntı olmadığı ortada iken kontrolün elimizdeki cihaz ve makinelere geçmesi demek, beynimizin de irademizin ve aklımızın da otomatikleşmesi demektir.
Bireysellik, kişinin kendi iç dünyasında yaşamaya başlaması, başka insanlarla sosyal ilişkiler yaşamadan tüm iletişim kanallarından kopması anlamına gelir.
İnsanın kendi içine gömülmesi ve dış dünyadan kopması için kullanılan araçlar da dijital ve mekanik cihazlar olmakta. Özellikle dijital sosyal medya platformları ve son zamanların moda uygulaması olan “Yapay Zekâ” olgusunun varacağı son sınırda insanlığa vereceği hediyenin ne olduğu fazlasıyla tartışma yaratmakta.
Sosyal hayatta olmak, birey olarak toplumsal bilinç yeteneğini özünde barındıran insana birliktelik ve ortak yaşam imkânı sunmakta. İnsan ancak birliktelik ve ortak yaşam koşullarının edinilmesiyle hayatına bir amaç ve değer katabilmekte.
Yalnızlık ve toplumsal birliktelikten uzak kalmak, birey açısından anlamsız ve manası olmayan zamanlar ve hayat şartları doğurur. İnsan kendisi ve yaşam şartları açısından giderilmesi gereken ihtiyaçlar zincirini sürdürmeyi, ancak diğer canlılarla kuracağı hayat bağlarıyla gerçekleştirebilir.
İnsanın yaşam bağlılığı kendisi gibi canlılık özelliği olan ve aynı türden yaşam tarzı sürdüren varlıklarla gerçekleşebilir. Canlı olmayan ve yapay olarak insan bilinciyle ortaya çıkan makine ve cihazlar insan beyninin yerini tutacak varlıklar değildir.
Hayatı kolaylaştırma ile insan iradesini ve hürriyetini ortadan kaldıran makineleşme evrimini aynı tanım içerisinde analiz etmeden, insan özgürlüğü ve iradesini ön plana alacak kontrol mekanizmalarını kullanmak gerekiyor.
“Acaba izlenen haber kaynaklarıyla takip edilen platformlarda karşımıza çıkan yıkıcı olaylar ile insan tabiatında yok olmaya başlayan merhamet ve vicdan sorgusu arasında bir ilinti var mı?” diye sorası geliyor insanın…
Bireysellik ve sosyal hayattan kopuş, insan içgüdüsü ile duygu/hislerin ortadan kalkmasını tetikleyen etkenleri önümüze koyuyor. Yıkıcılık ve ölümcül sarsıntılar yaratan olaylar örgüsünün özünde, makinelere kurban edilen ve yok olan insani özelliklerin bir etkisi olmasın mı acaba?