Neden “hayatı kendine zindan etmek” gibi kaçınılması gereken bir tercihi seçerek yaşam huzursuzluğu yaratılmak istenir?

İnsan, neden kendisini mutlu ve huzurlu kılacak düşüncelerden, eylemlerden, ilişki ve iletişimlerden kaçınma hissi duyar?

Hayatı yaşamak veya yaşam alanlarında aktör olarak bulunmak çok mu zor geliyor?

Unutulmaması ve yerine getirilmesi gereken ana adım “adaptasyon ilkesi” dir. Yani uyum ve denge itibariyle hayatla barışık yaşama adına uyum sağlama sürecine katılmak…

Çünkü “Uyum” ve “Denge” gibi iki ana kavram insan hayatında her zaman var olan bir gerçeklikle insan kalbinden ve yaşam tarzından nefreti ve ruhsal dengesizliği ortadan kaldıran dinamikleri ifade eder.

Hayat ve yaşam süreci uzun yıllara yayılan bir dönemi işaret ederken, aslında hızlı geçen zaman birçok şeyin yaşanmasına insan için izin vermemekte. Zira insan zamanın ve özellikle An’ ın değerini fark edememe gibi bir hata ile hayatın çok kısa olduğunu unutarak tadını çıkarma ihtimalini atlayabilmekte.

Bu yüzden insan endişelerden kurtulmanın çaresini bulmalıdır. Kişi zihninden ve düşüncelerinden endişeleri atarak hayat ile savaşma derdine düşmemelidir.

Hayat ile savaşılmaz, mücadele edilir. Mücadele de toplumsal bilinç ve sosyal birliktelik kültürünün diğer insanlarla paylaşılmasıyla gerçekleşir.

Bu manada insanların kalbinden nefreti atmakla ilk adımı atması gerekiyor. Nefret dili ve ayrışma düşüncesi hezimetlerin yaşanmasına yol açan etkenleri canlandırır. Geçmişe takılarak sorgulamalar yapmak adına ulaşılan tecrübeler ile insan hayatının önünde yaşanması gereken zamanları düşünerek uyum ve denge sağlayacak seçenekleri insan yaşamına katmak bir gerekliliktir.

Geçmiş yaşanma anları daha iyisini seçme adına tecrübe edindiren etkenler olmalı iken gelecekte huzur ve mutluluğa ulaşmanın çaresini sahip olunan şeylere şükür etmekte bulmalıyız.

Elde olan ve sahip olunan şeyler birçok insanın sahip olamadığı değerlerdir. Kıymeti bilinerek hem bahşedilen hayatımıza hem de aile/yakınlara gereken önemin verilmesi kısa yaşam süresinin mutluluk ve huzur kapılarını açan basamaklardır.

Aşırı beklentilerle ideal peşinde koşmak yerine göre insana bir şey kazandırmadığından huzursuzluk ve mutsuzluk yaratabilir. Başkalarından beklentilere kapılarak bir şey beklemek yerine ortak paylaşımların gereğini yerine getirmek daha mantıklıdır.

Bu manada belirli bir çevre ve seviyeli insan ilişkileri tercih edilerek yaşam alanları yerine göre sadeleştirilmelidir. Yapılan hata ve yanlışlar insana büyük zararlar vermiyorsa affedilme sınırlarında büyük sorunlar haline getirilmemelidir.

Başkalarının yaptığı yanlış ve hatalar kadar kendi hata ve eksikliklerimizi de görerek affetme mekanizmasını canlı tutmak sağlıklı olandır. Önemli olan muhatap olunan ve sosyal ilişkilerin paylaşıldığı insanların seçiciliğini yapabilmektir.