Elimizde pankartlarımızla meydanlarda yürür, demokratik haklarımızı kullanırız; ama öte yandan cebimizde sigaramız, dudaklarımızda dumanımız olur. Uyuşturucuyla mücadeleden söz ederken, tütün bağımlısı olduğumuzu görmezden geliyoruz. Oysa bu çelişkiyi kaldırmadan gerçek bir başarı beklemek hayal olur.
Gençler, çocuklar ve yetişkinler çevrelerinden örnek alır. Bu yüzden önce elimizdeki sigaraları söndürmek zorundayız. Bir toplumda davranışlar, örf ve adetlerle, aile içi tutumlarla başlar. Eskiden sigara içme alışkanlıkları çok daha farklıydı: gençlerin sigaraya başlaması çoğunlukla askerlikte olurdu ya da hiç başlamazdı; kadınların sigara içmesi hoş karşılanmazdı. Büyüklerin yanında, belli bir yaşa gelmeden sigara içmek ayıplanır, küçüklere sigara aldırılmaz, özendirilmezdi. Bugünse o sınırlamalar gevşedi; 18 yaş altına satış yasak olsa da uygulamada eksikler var.
Sigara ve uyuşturucu benzer bir çekicilikle, özentiylebaşlıyor. “Bir defaya mahsus bir şey olmaz” diye başlayan deneyimler, çoğu zaman bağımlılıkla sonuçlanıyor. Bazıları “bana iyi geliyor”, “yalnızlığımı hafifletiyor” diyor; bu sözler gençlerin zihninde ileride daha büyük risklere dönüşecek bir özenti tohumuna dönüşüyor. Uyuşturucu kullanımı da böyle bir yolculuğun sonucu olarak hayatı ele geçiriyor.
Bu yüzden mücadeleyi toplumun üstünden başlatamayız; mücadele önce kendimizle olmalı. Önce ailelerde sigara bırakılmalı, ebeveynler çocukların önünde sigara içmemeli, onlara sigarayı ilgi çekici göstermemelidir. Çocuklara asla sigara aldırılmamalı; sigara bir “erteleme”, bir “olgunluk işareti” değil, sağlığa atılan geri dönülmez bir zarardır.
Yasalar tek başına yeterli değildir; yaşatılan kültür ve günlük örnekler daha belirleyicidir. Bir yasanın olması, uygulandığı anlamına gelmez. Bu yüzden hem yasal önlemler etkin uygulanmalı hem de toplum içinde sigara ve uyuşturucunun glamorize edilmesine karşı güvenli bir kalkan kurulmalıdır. “Balık baştan kokar” derler; liderlerimiz, ailelerimiz, öğretmenlerimiz ve medyamız ilkeli davranış sergilemelidir.
Bizler eğer samimi bir mücadele istiyorsak, önce kendi tutumumuzu değiştireceğiz. Önce sigarayı bırakacağız; sonra çocuklarımıza asla özendirmeyeceğiz. Bu davranış değişikliğiyle birlikte uyuşturucuyla mücadeleye daha güçlü, daha inandırıcı bir şekilde devam edebiliriz. Orman yangınında duman nereden çıkıyorsa yangın da oradan başlar; önceliğimiz dumanı kaynağında yok etmek olmalıdır. Uyuşturucu kullananları ve satanları tespit etmek, cezalandırmak ve –en önemlisi– gençleri bu ortamlardan uzak tutmak ancak böyle daha kolay hale gelir.
Sözde mücadeleyle gerçek davranışlarımız çelişirse, söylediklerimizin hiçbir kıymeti kalmaz. Davul zurna çalsanız da; eyleminiz, tutumunuz ve günlük pratikleriniz konuştuğunuz her şeyi boşa çıkarır. O yüzden iddialı nutuklar atmadan önce aynaya bakmalı, ailemize ve çevremize göstereceğimiz örneklerle işe başlamalıyız.
Sonuç olarak: uyuşturucuyla mücadele toplumsal bir kampanya değil, önce bireysel bir vicdan sınavıdır. Önce kendimizi değiştireceğiz, sonra çocuklarımıza daha güvenli bir gelecek bırakacağız. Nokta.