Fatma Şimşekoğlu - Batman Pusula Gazetesi
bonus veren siteler casinositeleri.co https://www.battle-brothers.net
güvenilir casino siteleri istanbul evden eve nakliyat deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler popüler casino siteleri sex shop ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat casino siteleri 2024 en iyi casino siteleri erotik shop uluslararası nakliyat
Öğle Vakti a 12:17
Batman AÇIK 17°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Fatma Şimşekoğlu

Fatma Şimşekoğlu

31 Mart 2024 Pazar

HASANKEYF’TE CHP ÖNDE

hasankeyf’te chp önde
2

BEĞENDİM

ABONE OL

Hasankeyf ilçesinde Ak Pati ve CHP arasında görünün seçimin ilk sonuçlarına göre CHP adayı seçimi önde götürüyor

Devamını Oku

YAŞAT

0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Albert Camus “Önemli olan tek sorunun hayatın yaşamaya değer olup olmadığıdır.” der. 

 

Hayatı elinden alınmış biri için yaşamak aslında var olmamaktır. 

 

Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi 2.sınıf öğrencisi Enes Kara, Elazığ’da bir binanın 7.katından atlayarak yaşamına son verdi. Enes için çok şey söylenebilir ama artık o yok. Söylenenler onun varlığı için hiç bir şey ifade etmeyecek. Henüz hayata tutunma gayreti içindeki başka Enesleri konuşma vaktidir.

 

Yaşamın her alanında yasaklar, dayatmalar,acziyet yaratacak insanlar var. Toplumun büyük bir  kesimi aç bırakılıp şükür etmeye zorlanırken Saray Şürekası hala Enesleri namazda tutma peşinde. Kendi şaşalı hayatlarından sıyrılıp ülkem çocuklarının yaşadığı gerçeği görmemekte ısrar eden imamlar, imameler içlerini cihat naralarıyla soğuturkendin-vatan  kavramlarından beslenenler ülke çocuklarının geldiği durumu görmezden gelerek sevap işlemiş olacaklarına inanıyor olmalılar. Sanırım aynı tanrıya inanmıyoruz. 

 

Enes intihar etti. Bu derin öz saygı yitiminin sonucunda kendi yaşamını sona erdirmek dışında bir çözüm yolu bulamayanlariçin soralım bakalım Enes günahkar mı olacak şimdi?

 

Asıl günahkarlar kim?

 

Bu durumda, sınırda olan canlarımıza sesleniyorum:

 

Yaşayın!

Yaşayın ki o körpecik hayatlarınız ve hayallerinizin gücünü görsünler.

Vazgeçmeyin sakın!

 Asla yalnız değilsiniz.

Sadece biz sizi koruyamadık ve hepinizi düşürdükleri o koyu karanlık bizi görmenize engel oluyor.

 

O halde artık uyanma vaktidir; gün aydın!

 

Önce kör sağır vicdanları ateşe vereceğiz!

Sonra din, bayrak, ezan, vatan, gelenek, görenek diyerek hayatlarımızı çalanlara inat nefes alacağız!..

 

Hemen, şimdi, “Yaşadığını fark et”melisin!

 

Tanrılardan çalacak çok ateşimiz var!

 

Evlatlarımıza sahip çıkalım çünkü; gün Enes Kara!

 

“Önemli olan tek sorunun hayatın yaşamaya değer olup olmadığıdır” 

 

Yaşat!

Devamını Oku

KAHRAMANIN SONSUZ YOLCULUĞU

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Herkes tükeniyor bir şekilde. Kimi mutluluk peşinde koşarken kimi mutsuzluktan tükeniyor. Kimi adil bir düzen ararken kimi egosuna doyamazken tükeniyor.  Kimi doğru hayatı beklerken kimi yanlışta ısrar ederken tükeniyor…Her şekilde herkes bir şeylerin bedelini ödüyor bu hayatta. Bazıları seçimlerinin bazıları da seçemediklerinin ödemesini yapıyor. Hayatın özeti bu…

Sıklıkla yaşadığımız ve kanıksadığımız tükenişler direnişlerimizi unuttursa da hayat her şeye rağmen dirençlerimizde. Ömür tükenişten ibaret değil.  Bizi yaşamdan uzaklaştıran her şeye  karşı direne direne ayağa kalkıp yeniden doğuşa ilham olmalıyız. Yeter ki tükenişlerimizle doğrulup direnişlerimizle kararlarımızı yönlendiriyor olalım. Kararlarımızdır bizi hayata bağlayan.

Tanık olduğumuz bazı inanılmaz iyileşmeler…

Bazı şaşırtıcı ayağa kalkışlar…

Bazı sürpriz toparlanmalar, son anda kendine gelişler…

Gün gelir tüm bunlar yaşamımızdaki hikayenin ayrıntılarında o kadar anıtsal bir hâl alır ki aynı hikayeler içindeki bütün iyiler birer kahramana dönüşüverir. Bu yüzdendir kahramanın sonsuz yolculuğundaki dönüşümün bir gözyaşı bir de kahkahada gizlenmesi.

Hepimizin bir heybe dolusu hikayesi var ve her birimiz bir hayatın hikayecisiyiz. Tükenmeden, dirençle gidilen yolda hikaye yazdıran şey kahramanın bu evrendeki sonsuz yolculuğudur. Umutsuzdan, tükenmişten, yılgından hiç kahraman çıkar mı?

Yolculuk sonsuz. Kahramanlar da öyle ancak umutsuz, tükenmiş, yılgın dirençsizler için hayat hiç kahramanca yaşanmadı, yaşanmayacak.

Kahramanlar sonsuz yolculuklarına devam ediyorlar. Bil istedim.

Devamını Oku

UBUNTULU ISIRIK (2)

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ülkem vurgunda. Ölmüş ama haberi yoklar koşmaya devam ediyor. Avcı ve Kılavuz olan biteni seyrededursun bu av hikayesinden farksız koşmakta olan ülkem yığılıp kaldığında tüm gerçeğimizle yüzleşeceğiz sanırım. Hem de üstüne üstlük boylu boyunca iki seksen yere yığıldığımızda yaşam için yapılabilecek hiç bir şey kalmamışken. 

* Hülya Avşar, simidi 50 kuruş, bizi de martı zannediyor olmalı…

* Gerekirse simit yiyecekmişiz… Simit ile ekmeğin fiyatı aynı, Hülya Avşar’a duyurulur.

* Hülya Avşar bile çıkıp, ekonomi konuşuyorsa vay halimize…

Konuşmaya devam ediyor ülkem…

Geçen hafta içinde Türkiye’nin içine düştüğü ekonomik krizin herkese ve her kesime mutlaka yansıması oldu. Benim bildiğimse bir tek şey var: Türkiye’de hatta şimdiki duruma göre dünyada eğer hayattaysak mutlaka bu tür günleri, bu zamanları öngörüp biraz daha farklı yaşamak lazım. ‘Bu saatten sonra simit mi yiyeceğiz?’ gibi söylemlerden çıkıp “Gerekirse yenecek ama bu günler de biraz kolay atlatılacak. Biraz bizim bu işi, insanlar olarak bireysel halletmemiz gerekir diye düşünüyorum.”a bir son vermeliyiz. Tam bunu diyecekken Deniz Seki bir başka garip açıklama yapmaz mı? Simitten sonra şimdi de bir ısırıkla sallanıyor gündem. “Hülya Avşar’a laf söyleyenin ayağını ısırırım!”larla oyalanıyoruz bu kez.  Seki, “Ona laf yok. O çok özel bir kadın. Ona laf söyleyenin ayağını ısırırım!” derdemez “ubuntu” felsefesi düşüyor aklıma. Biri bir ısırık atacaksa şu “ubuntu”dan bir parça koparsa diyorum.

“Ben, biz olduğumuz zaman benim.” 

Ubuntu; insanların birbirlerine bağlılık ve ilişkilerine odaklanan etik ya da hümanist bir felsefedir. Sözcük Güney Afrika’daki Bantu dillerinden gelmektedir. Ubuntu klasik bir Afrika anlayışı olarak görülmekte ve adını bu felsefeden almaktadır. Bilmeyenler için söylüyorum Güney Afrikalı insan hakları aktivisti ilahiyatçı Nobel Barış Ödüllü Desmond Tutu Ubuntu’yu şu sözlerle açıklar:

“Ubuntu’ya inanan bir insan diğerlerine açıktır, diğerlerine olumludur, diğerleri iyi ve yetenekli olduğunda tehdit altında hissetmez, onun daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilmekten gelen bir özgüveni vardır ve diğerleri aşağılandığında, küçük düştüğünde, zulme uğradığında ya da ezildiğinde kendini de aşağılanmış hisseder.”

Türkiye’de yaşanan ekonomik kriz hakkında açıklamalarda bulunanlar, ölmüş ama haberi yoklar, ayak ısıranlar bilsinler ki bir şey yapılacaksa “Ben, biz olduğumuz zaman benim.” ile ve Ubuntu felsefesini bilerek yaşanmadıkça kimseye yaşam hakkı olmayacaktır.

Felsefesi olan bireylerin oluşturduğu bir toplumda mutlu yaşamak umuduyla UBUNTU UBUNTU UBUNTU diye haykırmak istiyorum ama tek sesten ne çıkar ki? Biz olmak umuduyla herkese eşit yaşam hakkı tanınan bir dünyada yaşamak ne güzel olurdu. Benimki de hayal işte; sevgiyle kalın…

UBUNTU

UBUNTU

UBUNTU…

Devamını Oku

Ubuntulu Isırık (1)

0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki gündemi takip etmek özel bir çaba gerektiriyor. Siyasal, ekonomik, sosyal bunalımları ile çalkantılı yıllar yaşıyoruz. Bir şeyi bilmek hiç bir şey ifade etmiyor. O şey, ne ise, haber niteliği taşırken bilmek anlık olarak anlamını kaybediyor. 

 

Günlük yaşamda her  birimiz ışığını koruyan ölü yıldızlar gibiyiz. Var ama yok hayatlar bizimkisi. Sürekli bir devinim içinde bu güne dek varlığını sürdüren evren; insanlık tarihinin geldiği noktada hızına ulaşılmaz bir kaos içinde. Buna bir de tüm dünyayı etkisi altına alan pandemiler silsilesi eklenince sonu gelmez evrenin sırları insanlığın bitmez tükenmez kaosuyla iyice bilinmezliğe sürüklenmekte. Tüm bu kaotik düzene dijital bilgi çağının hızıyla bodoslama dalarken felsefesiz bireylerin oluşturduğu bitmek bilmez bilgi kirliliği içinde değersiz gündemlerle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Her şey önümüze servis edilir oldu. Şarkıcı Hülya Avşar sosyal medyayı sallayabiliyor mesela. Yetmezmiş gibi her söylem gündeme oturup yandaş veya eleştiri toplayabiliyor bir de. “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” şeklinde Marie Antoinette’in tarihe geçen sözleri bu kadar çok kişiye ulaşamamıştır belki de. Sayın Hülya Avşar; lüks hayatıyla ünlü restoranlarda yemek yiyip, gariban halka, ‘Gerekirse simit yeriz’ demekle halka mesaj veredursun tok hala açın halinden anlamıyor diyenlerle sürekli bir eylemsizlik halinde geçiyor günlerimiz. Milletin artık sabahları simit bile yiyemiyor olması konuşulmuyor da gerekirse simit yenilecekmiş söylemleri taraftar olanlarla olmayanların çenesini yoruyor diyenler de sadece konuşuyor. İcraat yok. “Simit 3,5 lira. Bireysel halledecekmiş insanlar sorunlarını. Temel ihtiyaç olan gıdayı geçtim ilaç fiyatlarından, milyonlarca işsizden, doğalgaz, elektrik faturalarından haberin var mı Hülya Avşar?”dalgasıyla “Çok yükleniyorsunuz Avşar Kızına, bu kadar eleştiri niye?” söylemlerine dek her şey gündemin gündeminin gündemi oluveriyor. Ortada kocaman bir sıfır var. 

 

Felsefesiz bireylerden oluşan toplumun büyük bir kesimi belli ki takım yıldızını kurmuş bir oraya sündürüyor konuyu bir buraya.  Her kesimden insan uzay boşluğunda ölü yıldız edasıyla parlak parlak gezinmekte. Böylesi zamanlarda bir zürafa avında Afrika’da kılavuzuyla yola çıkmış avcının hikayesi gelir aklıma. Avcı, deneyimli kılavuzunun gösterdiği yaşlı, hasta zürafa avındadır. Avcı, kılavuzun işaret parmağının ucundaki hayvanı görür görmez  odaklanır, eğilir, nişan alır avına. Gümm! Zürafa  vurulur. Avcı şaşkındır, hiç bir şey beklendiği gibi gitmez. Kalbinden vurulmuş zürafa aynı hızda, geniş bozkırda olağanca hızıyla koşmaktadır. Silahına dayanan Avcı içerler: “İyi de ben yıllardır ava çıkar, avımı yere sererim. Hedefi de vurdum. Bu işte bir terslik var. Niçin hala koşuyor bu hayvan?”  diye dönüp sorar yaşlı Afrikalı kılavuzuna. Deneyimli Kılavuz gülümser. “Merak etmeyin. Siz avınızı vurdunuz ve o öldü ama bundan haberi yok!” der. Olanca hızıyla koşmaya devam eden zürafaysa kısa bir süre sonra bulunduğu yere yığılıverir. Zürafa ölmüştür. 

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.