Dyt.Hülya Özel - Batman Pusula Gazetesi
bonus veren siteler casinositeleri.co https://www.battle-brothers.net
güvenilir casino siteleri istanbul evden eve nakliyat deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler popüler casino siteleri sex shop ofis taşıma parça eşya taşıma evden eve nakliyat nakliyat casino siteleri 2024 en iyi casino siteleri erotik shop uluslararası nakliyat
Akşam Vakti a 19:17
Batman KAPALI 22°
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyonkarahisar
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkâri
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • istanbul
  • izmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • Kahramanmaraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
a
Dyt.Hülya Özel

Dyt.Hülya Özel

23 Mayıs 2022 Pazartesi

DİYETİN MALİYETİ?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Son 10 yılda Türkiye’de Gıda Fiyatları Dünyadaki artışın 35 katı olmuş.

Gıda fiyatları Dünyada sadece %9 artarken, Türkiye’de %310 artmış

10 yılda Gıda Fiyat Endeksinin gelişmesi ;

• Dünya (2011-21) : 122.2 – 133.7

• Türkiye (2011-21): 73.7 – 302.9

Türkiye’de Gıda Fiyat Endeksi artık dünya genelinin 2.5 katı.

Özellikle son dönemde bu ayrışmanı ne kadar hızlandığı net olarak görünüyor. Yemekçiler aynı gün sattığın yemeğin yağını bir önceki fiyattan satın alamadığı dönemi yaşıyorlar.

 

Sağlıklı bireylerin günlük ortalama 2000 kkal civarında enerji almaları gerekir. Bu miktar cinsiyete, aktivite durumuna veya özel durumlara göre değişebilir. Günlük 2000 kkal enerjiyi sağlıklı besinlerle almak isterseniz ne kadar maliyeti vardır biliyor musunuz?

 

# 2.000 kkal’lik bir sağlıklı beslenme planının maliyeti alışveriş yaptığınız markete göre aylık 1.800 – 2.700 TL (ortalama 2.250 TL) arasında değişiyor..

# Eğer 2 kişilik bir ailenin aylık sağlıklı beslenme bütçesi ortalama 4.500 TL. Bu nedenle birilerine onu yeme, bunu ye derken bir kez daha düşünün derim. Buna göre ülkemizde emekliler, asgari ücretle çalışanlar ve tabiki işsizler açlık sınırında. Kalabalık, çocuklu aileleri düşününce hele.. Gel de insanlara sağlıklı beslenin deyin! Millet ne bulsa onu yiyecek napsın? Ekonomik olarak uygun olan, besin kalitesi düşük, bulabildiğimiz gıdaları tercih ediyoruz mecbur. Taş, tahta kemirecek seviyeye gelmeyiz umarım.

 

Mesleğimizdeki en zorlayıcı kısım da bu zaten. Diyetisyenin söylemlerine uymak, önerdiklerine ulaşmak artık çok daha zor. Bırakın takviyeleri-destek ürünlerini, besinlere bile ulaşamaz olduk. Ne kadar sağlıklı ne kadar organik ne kadar doğal beslenebiliyoruz bu ekonomide? Beslenmek karın doyurmak değildir ama günümüzde öncelik hayatta kalıp karnı doyurmak! Sahadaki alım gücündeki zorluğu gören meslektaşlarımız çalışma alanlarını değiştirip başka alanlara yöneliyor. Bizler zaten beslenme önerilerinde alternatifler sunuyoruz, seçeneklerde bulunuyoruz, kişinin ekonomik durumunu göz önünde bulundurularak yol gösteriyoruz. Ama tabi bu şartlarda nereye kadar? Günümüz şartlarında sağlıklı beslenmek, yeterli ve dengeli beslenmek çok pahalı çok maliyetli. Özellikle bir gıdaya sağlıklı denilip önerildiğinde fiyat 3-5 katına çıkabiliyor. Bardakla yağ, dilimle karpuz alan vatandaş var. Bir o kadar açlık varken bir o kadar da israf var. Yazık günahtır.

 

Beslenme denge üzerine kurulur. Hiçbir yiyeceği veya besin grubunu abartmayın, büyük anlamlar yüklemeyin. Olabildiğince mevsiminde beslenin. Işıktan, ısıdan, enerjiden, sudan ve gıdadan tasarruf etmeye çalışın. Sıfır atık ile çalışıp beslenin.

 

Bugünler elbette geçecek, önemli olan bizim bu süreçten çıktıktan sonra nasıl birisine dönüştüğümüz… Kendimizin, ailemizin, ülkemizin ve dünyamızın hem fizyolojik hem de psikolojik olarak sağlıklı, çalışkan ve üretken bireylere her zamankinden daha çok ihtiyacı olacak.

 

Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayacak imkana sahip olması, sağlıkla beslenebilmesi ümidiyle, sağlıkla kalın..

Devamını Oku

ÖNCE ÇİFTÇİ ÖNCE TARIM

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çiftçi kimdir? Çiftçi her sabah güne yeni umutla ve azimle başlar, atasından yadigar toprağına canı gibi bakar, işinin emeğinin her zaman başındadır, teknolojiyi takip eder, gece gündüz demeden kışında yazında bütün emeği ile sofralar kurulsun diye çalışır.

Yaklaşık 12.000 yıl önce, avcı/toplayıcıların yerleşip kendi yiyeceklerini yetiştirmeye başlamasıyla birlikte başlayan çiftçilik tarihteki en eski mesleklerden biridir. Günümüzde tarım ve çiftçiliğin geldiği noktada tarım; biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklim değişikliği ile doğrudan bağlantılıdır. Bununla birlikte, sürdürülebilir tarım iklim değişikliğini azaltmak ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı direnci güçlendirmek, kritik habitatları korumak, toprak sağlığını ve su kalitesini iyileştirmek için benzersiz bir potansiyele sahiptir.

Zehirsiz-sağlıklı sofraların bilinçli ve desteklenen çiftçilerden geldiğini biliyor musunuz? Endüstriyel tarımda kullanılan pestisitler, en başta çiftçileri ve tarım işçilerini etkiliyor. Dünya genelinde pestisitlerden zehirlenen çiftçilerin ve tarım işçilerinin sayısı son 30 yılda yaklaşık 15 kat arttı. Çukurova Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, çiftçilerin %94’ünün kanında ve tamamının saçlarında en az 1 tarım zehiri olduğu ortaya çıktı. Adana’da gerçekleştirilen başka bir çalışmada ise çiftçi ve tarım işçilerinde kromozom bozukluğu görülme olasılığının daha fazla olduğu belirlendi. Kanser başta olmak üzere pek çok hastalığa neden olan pestisitler, özellikle çocuklar ve anne karnındaki bebekleri daha fazla etkiliyor.

Ege Bölgesi’ndeki 16 meyve ve sebzeden toplanan 3044 numune alındı ve pestisit kalıntıları incelendi. İncelenen örneklerde 64 farklı tarım zehirine rastlandı ve örneklerin yarısında en az 1 tarım zehiri tespit edildi. Üzümde 35, çilekte 22, kuru kayısıda 21, şeftalide 17, kiraz ve narda 11, biberde 10, domateste 7 farklı pestisit bulundu. Pestisitler sadece bizlerin sağlığını değil; arılar, kuşlar gibi pek çok canlıyı tehdit ediyor ve biyoçeşitlilik kaybına neden oluyor. Vakit kaybetmeden tarım zehirleri tamamen yasaklanmalı ve zehirsiz üretim yöntemlerine geçilmeli.

Gıda sistemine dahil olan herkes (yetiştiriciler, gıda işletmeleri, distribütörler, perakendeciler, tüketiciler ve atık yöneticileri) sürdürülebilir bir tarım sisteminin sağlanmasında önemli rol oynayabilir. Gıdamız ile daha yakından ilişki kurmak, besinlerimizin değerini bilmek ve sürdürülebilir tarımı desteklemek gerek bunun için.

Öte yandan acı olan gerçekler var, açlık gibi!

Vatandaş meyve sebzeyi taneyle alabiliyor.  Verimli topraklara sahibiz ama açlıkla sınanıyoruz. İthalata dayalı tarım politikası, yerli üretimin giderek azalmasına neden oluyor. TÜİK verilerine göre Türkiye’de çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azaldı. Türk-İş verilerine göre, nisan ayında açlık sınırı asgari ücretin üzerine çıktı.

Türkiye’de pek çok aile yeterli gıdaya ulaşamıyor maalesef.

Bu şartlar altında sağlıklı beslenmek bir yana geçinmek de çok zor. Temel gıdadaki artışlar can yakıyor. Peki asıl yapılması gereken neydi? Kendi çiftçimizin arkasında olmalı, yerele sahip çıkmalıyız. Üretici, çamurda, yağmurda, karda gece gündüz ürünlerin başını bekliyor, durmadan çalışıyor ama yine de karşılığını alamıyor.

Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayacak imkana sahip olması, sağlıkla beslenebilmesi ümidiyle, sağlıkla kalın..

Devamını Oku

Algıda Kilo?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

İnsan biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal değişkenleri olan bir varlıktır. İnsan bedeni, psikolojik ve fizyolojik açıdan bir bütün olduğunda sağlıklıdır. Kişi bedeninde bir değişiklik istiyorsa, tek başına beslenmesinde bir değişiklikten ziyade, düşüncesinde de değişiklik yapması gerekir. Sonra da bunu hayatına aktarması lazım tabi. 

 

Sırf kendimizi başkalarına beğendirmek için, başkaları terk etmesin diye çaba gösteriyoruz bazen, ister istemez?

Bu elimizde değil çünkü karşıdaki kişiye çok değer veriyoruz. Ama unutmayalım ki her şey karşılıklı. Güven, sevgi, saygı… Bunlar tek taraflı olmaz.

 

Bir çok kez diyete başlayıp istediğin hedefe ulaşınca korumakta zorlanmışızdır. Ya da çok kilo vermem gerekiyor yapamam deyip hiç başlamamışızdır. Hayatınızdaki kararları kendimiz için değil başka insanların söylediklerine isteklerine göre alıyoruz. Kiloyu kim belirliyor: Görseller, sosyal medya, anne, eş, rüyalar, aşık olduğumuz çocuk vs. sosyal medya veya komşu hikayelerindeki mucize diyetler. Gerçekten biz mi istiyoruz yoksa etraftaki kişiler mi?

 

Çoğumuzun söylediği duyduğu ya da düşündüğü cümleler:

‘Ah bi zayıflasam veya ah bi kilo alsam , çok mutlu olacağım’

‘Şuanki halim ( fazla veya eksik kilolarım ) beni mutsuz ediyor’

Eşinin fazla kilosundan şikayetçi olan ‘hayvan gibi oldun’ diyerek ona kilo verdireceğini zannediyor. Yine çok zayıf olana ‘ele gelmiyorsun kilo al, böyle güzel değilsin’ demekle motive edeceğini sanıyor. Dahası kilo durumunu aldatma-boşanma bahanesi yapan insanlar(!) da var. 

 

Kiloyu güzelliğe, başarıya, yeterli olmaya bağlıyoruz. Mutluluğun anahtarını kilo alma-vermede sanıyor ve mutsuzluğu kiloya bağlıyoruz. Gerçek ise, bir mutlu olsan mutlu olmaya çalışsak, kilo iyileşmesi arkasından gelecek. Bizi önemseyenleri, bizden utanmayacak ve bizi olduğumuz gibi sevenleri hayatımızda tutup gerisini çıkarırsak daha sağlıklı oluruz. Öncelik sağlıklı kilo aralığında olmak olduğu kadar, bedenen ve ruhen de tam bir iyilik halinde olmak. 

 

Mutluluğu yada mutsuzluğu kiloya bağlamak aslında mutlu olamamanın ya da daha iyi hissetmemenin arkasındaki gerçeği örtüyor. Yemek kalp kırıklığını iyileştirmez.Yalnızlığı, sıkılmayı, üzülmeyi, kaygıyı çözmez. Yemek sadece açlık problemini çözer. Yemekle problemlerden bir süreliğine kaçabilir onları gölgeleyebiliriz ancak elinde sonunda yine onlarla karşılaşmak durumunda kalırız. Bu yüzden çözüm buzdolabına-mutfakta değil. 

 

Hepimiz belirsizlik, stres ve kaygı dolu günlerden geçiyoruz. Böyle zamanlarda artan kortizol hormonu etkisiyle, anlık mutluluklar için yüksek yağ ve şeker içeriğine sahip gıdalarla kendimizi rahatlatmaya çalışabiliyoruz. Duygusal yemeyle başa çıkma adına, her zaman önerdiğimiz gibi beslenme günlüğü tutmaya devam etmenizi, kaygı düzeyinizi arttırmamak adına haftada bir kezden fazla tartılmamanızı, yalnızca yemek masasında ve öğün saatlerinde yemek yemenizi, öğün atlamadan, yüksek hacimli, düşük kalorili, gözünüzü, ruhunuzu ve midenizi doyuran gıdalarla beslenmenizi öneriyorum. 

 

Bugünler elbette geçecek, önemli olan bizim bu süreçten çıktıktan sonra nasıl birisine dönüştüğümüz… Kendimizin, ailemizin, ülkemizin ve dünyamızın hem fizyolojik hem de psikolojik olarak sağlıklı, çalışkan ve üretken bireylere her zamankinden daha çok ihtiyacı olacak.

 

 Olmaz dersin olur, yapamam dersin yaparsın. Bu hayatta her şeyi inandığın kadar başarırsın. Ayrı ayrı olsak da, hep birlikteyiz. Desteğe ihtiyacınız olursa buradayım. Birlikte çok daha güçlü, çok daha güzeliz. Sağlıkla kalın… 

 

Devamını Oku

BESLENEMİYORUZ!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Beslenmek karın doyurmak değildir! Yeterli ve dengeli beslenme; vücudun gereksinimi olan karbonhidrat, protein, yağ, vitamin, mineral, su ve lifleri yeterli ölçüde ve düzenli bir şekilde alarak sağlanabilir. Vücudun çalışmasında her birinin ayrı görevi olan bu besin gruplarının eksikliği veya fazlalığı, sağlık bozukluklarına yol açar. Boyumuzun uzunluğu, zeka yüzeyimiz, cilt yapımız ve hatta davranışlarımız bile beslenmeyle ilgili.

Yapılan araştırmalar yetersiz ve dengesiz beslenmeyle vücut yapısı arasında doğru orantılı bir ilişki olduğunu ortaya koymakta. Bunun yanında, gelişmiş ülkelerde görülen ölüm nedenlerinin başında gelen kalp-damar, diyabet, kanser gibi hastalıklarda yanlış ve dengesiz beslenmenin en önemli etken olduğu bilinmektedir.

Yüksek fiyatlar sebebiyle gıda komitesi önlemler almaya çalışıyor. Etikete 3’lü markaj ile “etkin denetim, vergilerin düzenlenmesi ve iç piyasada yüksek talep olan ürünlerin ihracatına belli oranlarda kısıtlama getirilmesi” gibi önlemler ele alındı. Gıda fiyatı düşsün diye:

-İthalat

-Hal Yasası

-Gıda Komitesi

-Erken uyarı sistemi

-Tanzim satışlar

-Depo baskınları

-Cezalar

Ama düşmedi. Bu şartlar altında sağlıklı beslenmek bir yana geçinmek de çok zor. Temel gıdadaki artışlar can yakıyor. Peki asıl yapılması gereken neydi? Kendi çiftçimizin arkasında olmalı, yerele sahip çıkmalıyız. Üretici, çamurda, yağmurda, karda gece gündüz ürünlerin başını bekliyor, durmadan çalışıyor ama yine de karşılığını alamıyor.

Marketlerden gelen yorumlar, sektör temsilcilerinin de fiyatlardan rahatsız olduğunu gösteriyor. Perakendeciler lojistik, depolama, işçilik, enerji, ambalaj, dağıtım gibi kalemlerdeki artışlara dikkat çekiyor. Bu yüzden et, süt, Ayçiçek yağı gibi temel gıda ürünlerinde toplam maliyet artışı yüzde 100’ün bile üzerine çıktı.

Genel olarak bakıldığında üreticiden çıkan sebze meyve, tüketicinin sofrasına ortalama 5 kat fiyat artışı ile geliyor, bu konuda hava durumuna bakıp fiyat belirleyen bile var.

FAO ve OECD’nin Avrupa’da yaptığı gıdada sürdürülebilirlik incelemesinde Türkiye 25 ülke arasında 19’uncu. Ülkemiz sürdürülebilir tarımda 14’üncü, beslenme sorunları konusunda ise 19’uncu sırada.

Umarım karar vericiler yüz güldüren kararlar alıp uygular ve etiketlerdeki harareti alırlar. Çünkü yükselen fiyatlar ile sofrada dengeler değişiyor. Büyüme gelişme çağındaki çocuklar yeterli protein alamıyor, bağışıklık sistemi için sebze ve meyve evlere yeterli oranda giremiyor. Dileğim bu zor günlerden bir an önce hep birlikte birbirimize destek olarak sağlıkla çıkabilmek.

Herkesin temel ihtiyaçlarını karşılayacak imkana sahip olması, sağlıkla beslenebilmesi ümidiyle, sağlıkla kalın..

Devamını Oku

MİDEYE Mİ BAYRAM?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ramazan’ı Şerife güle güle derken Ramazan Bayramına hoş geldin dediğimiz bu günlerde kilo aldık veya verdik önemli olan bundan sonra nasıl beslenebiliriz? Şimdi yeniden eski beslenmeye dönme zamanı. Ramazan boyunca uzun süre aç kaldık, mideyi yormamak adına normal beslenme düzenine geçerken kademeli ve sağlıklı adımlar atmak çok önemli. Öncelikle Ramazan ayı boyunca alıştığımız sahur, gece yemeği olarak devam ettirilmemeli, uyumadan 2-2,5 saat önce besin alımı durdurulmalıdır. Bozulan uyku düzeninizi eski rutininize döndürmek için güne erken başlayabilirsiniz.

Bayramda dikkat etmemiz gereken noktalar:

-Öncelikle güne yeterli ve dengeli bir kahvaltı tabağıyla başlayın.

-Günlük ihtiyacınız olan su miktarını gün içerisine pay ederek tüketin (kg x 30 ml).

-Sıvı ihtiyacınız şekerli ve gazlı içeceklerden karşılamayın.  

-Günde 1 kez sade maden suyu tüketelim. (aksini belirten bir sağlık probleminiz yoksa)

-Tatlı haklarınızı mümkünse sütlü tatlılardan yana kullanın. Baklava, şerbetli tatlılar yemek istiyorsanız max 2 dilim tüketin. 

-Günlük yürüyüşler ve egzersizler yapın.

-Sağlıklı pişirme yöntemlerini kullanın (haşlama, fırında, ızgara, yağsız tavada). Kızartma tercih etmeyin.

-Çay kahve tüketimini abartmayın. Günde 2 fincan kahve  tüketimi yeterli olacaktır. 

-Ana öğünlerinizde sebze/salata/yeşillikler ve yoğurt yemeyi unutmayın. 

-Tam buğday, çavdar ya da yulaf ekmekleri tercih edip posa alımını arttırın. Bağırsak problemlerinden kurtulup yokluk sürenizi uzatmış olursunuz. 

-Papatya çayı, yeşil çay, ada çayı, beyaz çay gibi bitki çaylarıyla kendinizi rahatlatın. Fakat 2 kupanın üzerine çıkmayın. 

Bayram sonrası ne yapalım:

-Eski beslenme düzenimize dönüyoruz, akşam yemeklerini daha hafif geçiriyoruz 

-Büyük kısıtlamalara gerek yok, yeter ki battı balık yan gider diye koyvermeyin. Aynı iradeyle ve azimle devam edin.

-Rafine şekeri kısıtlamanın tam vakti çünkü bayramda/tatilde yeterince tüketmiş olabilirsiniz.

Bir baklava şu kadar ekmeğe-yağa-şekere denk gelir, şunu yerseniz şunu yemeyin, şunu bunla dengeleyin gibi cümleler yazmak yetmiyor bazen. Çünkü herkesin süreci ve beslenmesi kendine özel. Bu arada kesinlikle kalori değerleri ve dengeleme ile ilgili bilgi sahibi olunması gerektiğini düşünüyorum, bununla ilgili bir eleştirim yok. Ama amacım bayramda şunu yiyin bunu yemeyin demektense biraz farkındalık yaratmak:

-Ramazan ayı boyunca hiç tatlı yemedin mi?

-Önüne gelen her tatlıyı yemek zorunda mısın?

-Önümüzdeki 3 günün geri kalan 362 günden bir farkı var mı gerçekten?

-Yani bu üç gün ekstra dikkatli olman gereken sürekli birşeyleri birşeylerle denegeleyip kendini yasaklarla sınırlandırman gereken bir süreç mi?

Unutmayın! İkram edilen her şeyi yemek zorunda değilsiniz. Reddetmesini bilmelisiniz. Besin tüketiminin kısıtlandığı bir dönemden çıkılmış gibi hissedilse de, kontrolsüz besin tüketimi engellenmeli; sofranın başına oturup tek seferde çok fazla ve hızlı yemek yemekten kaçınılmalıdır. Ziyaretlerde ve tatil yerlerinde açık büfe tuzağına düşmeyin. Göz mideden büyüktür derler, insanlar tabakları tıka basa dolduruyor, kalanı döküp israf ediyor. Gözünüz değil, mideniz doysun!  

Mutluluğun yolu güzel beslenmeden geçiyor, denge kurduğunuz zaman yemek kaygısına düşmeden bayramı gönül rahatlığıyla geçirebilirsiniz. Sevdiklerinizle beraber sağlıklı, huzurlu ve mutlu nice bayramlara..:)

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.