Geçmişte bir şirkette teknisyen olarak çalışıyordum. Zamanla şefliğe yükseldim. Yeni işe başlayan deneyimsiz personeller vardı. İş yoğunluğu nedeniyle onlara sahada iş öğretmek zorundaydım. Hepsini topladım, üzerlerine amblemli tulumlar giydirdim. “Siz artık usta teknisyensiniz” dedim. Önce anlamadılar. Ama sahaya çıktığımızda kimse onların acemi olduğunu fark etmedi. Çünkü üzerlerinde ustalık görüntüsü veren bir tulum vardı.

O gün şunu öğrendim: İnsanlar çoğu zaman gerçeğe değil, görüntüye bakıyor.

Batman’da da durum farklı değil.

Marka kıyafet giyenleri görüyorsunuz, altında lüks arabası olanları görüyorsunuz… Ama o araba belki de kendisine ait değil, patronun arabasını yıkamaya getirmiştir. Bazıları öyle büyük oynuyor ki, gerçek niyetlerini anlamak imkânsız.

Şehrin en lüks iş merkezinde bir yazıhane tutuyorlar. Lüks mobilyalar, marka araçlar, şirket tabelası… “Falanca Oğulları Dış Ticaret A.Ş.” kuruldu mu tamamdır! Yanına bir iki yağcı, birkaç dedikoducu koydu mu tuzak hazır. Arkalarında kara para aklamaya çalışan birileri varsa işler tıkırında.

Sonrası malum: Yeni tanıştıkları varlıklı insanları ofislere davet, kasaları parayla doldurup göz boyama, iş bağlama… Kara paralar aklandı mı ofis kapanıyor, kiralık araçlar geri gidiyor, şirket kapanıyor. Ortada ne ticaret ne de gerçek bir şirket kalıyor.

Batman’da çok zengin yok aslında. Batman’da çok alavere dalavere var. Çok tefeci var, çok kara para var.

Nasıl mı anlıyoruz?

Yolu olmayan, altyapısı olmayan yerlere iskan verilir verilmez bir bakıyorsunuz koca siteler dikilmiş. Lüks araçların alınıp satıldığı bir piyasa var. Bankalarda milyonlarca döviz, milyonlarca lira, milyonlarca altın var.

Batman bir işçi şehri. Sanayisi belli, sanayicisi belli. Bu kadar servet nereden geliyor dersiniz?

“Aslında nereden buldun?” yasası devreye girse belki her şey deşifre olacak. Ama yok. Dahası, kimse bu paranın kaynağını sorgulamıyor.

Bazen düşünüyorum: Acaba ben de emekli maaşımın birazını harcayıp üstümü başımı düzelterek, bir aylığına marka bir araba kiralayıp, hayali bir şirkete müdür olsam… Bir ay bile olsa zenginliğin tadına varsam… Belki bana da “Hayırlı Cumalar, Aytekin Bey” derler.

Ama işte, devrelerim yine error verdi. En iyisi ben yazıyı burada noktalayayım.

Hoşçakalın…