Şaşırdınız değil mi? Aslında şaşırmamamız gerekiyor. Çünkü biz, ülke olarak uzun zamandır kendimize bu soruyu net bir şekilde soramıyor, sorsak bile cesurca cevaplayamıyoruz.
Bir gün kendimizi Ortadoğulu hissediyor, politikalarımızı buna göre şekillendiriyoruz. Ertesi gün Asyalı oluveriyor, Asya merkezli ittifakların içinde buluyoruz kendimizi. Başka bir gün ise Avrupalı olduğumuzu hatırlayıp Avrupa Birliği kapısında yıllardır beklemenin gerekçelerini sıralıyoruz.
Peki biz gerçekten ne yaptığımızı biliyor muyuz, Allah aşkına?
Artık kendimize net bir hedef belirlemenin zamanı gelmedi mi?
Bir dönem hedefimiz belliydi: Avrupa Birliği’ne girmek, Avrupalı gibi yaşamak, çağdaş medeniyetin bir parçası olmak. Bugün ise bu hedef bulanıklaştı. Ortadoğu’nun, Asya’nın bir parçası olmaya çalışıyor; aynı anda her yere ait olabileceğimizi sanıyoruz. Oysa bu mümkün değil.
Ortadoğu ile düşünerek Avrupalı gibi yaşayamayız.
Asyalı reflekslerle Avrupa Birliği’ne giremeyiz.
Avrupa hayali kurup ne Ortadoğulu ne Asyalı olamayız.
İki arada bir derede kalan bu siyaset bizi nereye kadar götürecek, doğrusu ben de bilmiyorum.
Tarihe baktığımızda da tablo çok farklı değil. Osmanlı geçmişimiz ve Kurtuluş Savaşı’nın mirası nedeniyle Avrupa’nın bizi kucak açarak kabul edeceğini düşünmek hayalcilik olur. Aynı şekilde Ortadoğu’daki güçlü ülkelerin de Osmanlı geçmişi ve Cumhuriyet kimliğimiz nedeniyle bizi gönülden sahiplenmesini beklemek gerçekçi değil. Asya ise bize coğrafi ve kültürel olarak uzak; çoğu zaman dostluktan çok ticaret ve teknoloji satışı üzerinden ilişki kuruyor.
O halde ne yapmalıyız?
Bence cevap çok açık: Kendi önümüze bakmalıyız. Kendi çizgimizi çizmeliyiz. Kendi sınırlarımız içinde refah seviyesi yüksek, adil, üretken bir toplum olmak için var gücümüzle çalışmalıyız. Biz biz olduğumuzu ancak böyle anlayabiliriz.
Avrupa’nın mimari medeniyeti, Ortadoğu’nun sanayisi ya da Asya’nın petrolü bizi yönlendiren pusula olmamalı. Artık kendi göbeğimizi kendimiz kesme vaktidir.
Türkiye Cumhuriyeti olarak bütün dünyaya şunu göstermeliyiz:
Biz bir hukuk devletiyiz.
Biz adil, çalışkan, üretken bir toplumuz.
Biz öğretici, yapıcı ve barışçıyız.
Avrupa’ya gidemiyorsak, Avrupa’yı buraya getirmeliyiz.
Bunu da ancak birlik ve beraberlik içinde başarabiliriz.
İç ve dış politikası güçlü, çalışkan ve üreten bir toplumun dünyada hiçbir ülkeye muhtaç olması gerekmez.
Hoşça kalın.