15 Ocak 2022 Cumartesi
Göz yanması neden olur, nelere dikkat edilmeli?
Vali Canalp, asayiş olaylarını değerlendirdi
Sayaç uygulaması yangınlaştırılıyor
ŞAMPİYON OLMAK YETMEYECEK (2)
Türkiye-Bulgaristan İlişkileri
Metaverse’ün Hayatımıza Getirecekleri
Şiir baz bir gece kavuşmasında
En lirik sözcükler yankılanıyordu
Yanı başımızda.
Suskunluğumuz
Gelip çörekleniyordu sol yanımıza.
Yan yana gelemeyen iki ismin
Yan yana yalın bir bedende
Dile gelen fısıltılarıydı
Aşk bizim lehçemizde.
Yaşanılmaz,
Yaşamaktan kaçınılmaz…
En son sözü söyledi yine aşk
Bu aşktan kaçılmaz…
Gitme desem de gideceksin
Dökeceksin yüzünü şubat gibi mevsimlere
Bir sonbahar gibi geçip gideceksin…
Sözlerin sarf ederken
Canımı acıtan tüm kibrini
Saplanmış bir bıçak gibi
Çevireceksin cümlelerini…
Belki de hiç inandırmayacak
Kalbim seni sevdiğini
Hiç bilmeyeceksin dizelerimin
Seni fısıldadığını…
Yokluğunun neden olduğu sonsuz karmaşada
Ayak izlerini de al git
Hunharca çiğneme
Sensizliğin ıssız sokaklarını
Ben seni yokluğunda sevdim
Şimdi gelsen de kandıramazsın beni…
Aynı kareye sığmayan iki yitik
Ve yalnız fotoğraftık biz.
Yabancı duvarları süsleyen
Kendi içinde yavan kalan…
Olgunlaşmamış bir bulutun
Zamansız damlalarıydık biz
Masumluğunu içine akıtan
Sustalı bir söz yumağının
Maganda kurşunlarıydık.
Umutsuzdu…
Umuda yelkensizdi düşlerimiz
Bir şeyler ters gitse
Anlatımı bozuk bir cümle içinde geçsek
Kaçacaktık birbirimizden.
Tutamayacaktı ellerimiz
İkimize yol alan sevgi tılsımlarını
Ellerimiz…
Ayrılan bir yol kavşağında
Kapanan bir kapının ardında
Tükenen bir kalemin saydam dokunuşlarında
Ellerimiz…
İki yana sallanan bir veda sarmalında
Ellerimiz çıkmaz bir yol haritasında
Yolunu bulamayan cihazın tekrarlayan cümlelerinde
Ve ellerimiz birbirine hasret
Birbirine esaret…
Kararmaya yüz tutmuş son ışıltılarıydık
İki yakası bir araya gelmeyen şehrin
Durduğum yer cennet bilmeyen araftı
Sorsan ruhum yolunu kaybetmiş taraftı
Kalmakla var olmak arasında kayıp
Bir girdabın son çığlığıydı sözlerin
Duysam ölüm, tıkasam kulaklarımı
Sonsuza son çağrıydı, bileti avuçlarımda
Şehrin yorgun akşamüstü adımlarıydık
Yönsüz, yol yordamsız aşk çıkmazında
Gittiği yönü kestiremeyen gerçeğe sığıntı
Tek gerçek, dokunulmayacak kadar sıcaktı
Yansa eritecek tüm şehri, batsa çürütecek
Bu yol bilmez ayrımlarda sussa yitirecek
Gitse dönülmeyecek, kalsa ağırlanmayacak
Gömse, toprağı olmayacak mezardı bu sevda…
Güz kokulu bir yağmurdu
Kapı aralığında bıraktığın gölgen
Ardından ırmaklar ağladı
Soğuk bir eylül ayazıydı sözlerin
Gittin…
Hain bir sızı kadar duramadın
Sonra seni yazdı sanki kalemim
Tüm şiirlerinde
Ve sen esrik bir mısranın
Tek gizli öznesiydin,
Yalnız bende şifrelenmiş
Hissettiğim kadar vardın
Ve sen varlığının bıraktığı boşluk kadar yoktun
Sabahı özleyen düşlerimde
Gitmek yokuş arası istemsiz biten otlar gibi
Yayılmıştı tüm köşe başlarına
Her köşe başı gitmek için bir davet yolluyordu senden sonra
Ardı sıra tüm bakışlara
Gittin de ondan mı soğuk bu sokaklar
Yoksa yüreğim ayaz mı kesti güneşe
Gitme, düşürme beni
Bıraktığın cümlelerdeki imgelere
Savaşacak gücüm yok
Sonu sensizlik olan tüm çıkmazlarla
Gitme, nefret ettirme kendimden
Ellerimden
Aynadaki hüzün kokan gözlerimden…