Çok konuşmak ve laf kalabalığı yapmakla iş bitmiyor. Bazı insanlar için sadece demagoji yapmak her şeyin önünde gelir. Argo tabirle “Laf ebeliği” konusunda eleştiri ve eksiklik arama alışkanlığı kişiyi gözden düşüren nedenlerden biridir.

Lafazanlık dışında insanı gözden düşüren diğer bir neden de “kendini ağıra satmak” manasında aşırı övünmek, vazgeçilmez olduğunu düşünmek ve bu doğrultuda hareket etmek huyudur.

İnsanı gözden düşürmenin yanı sıra değersizlik yaratan kibir ve lafazanlık alışkanlığının bazıları için karakteristik bir özellik olduğu görülüyor.

Ama insanın unutmaması gereken bazı noktalar var. Kararsızlık ve yapılacak şeyler konusunda cesaretli davranmamak gibi ince noktalar, kişide güven kaybı yaratan etkenleri karşımıza çıkarmakta. İnsan hayat konusunda ve yaşam mücadelesini sürdürme alanında cesur davranarak sorumluluk edinme alternatifini kendi iradesine katma cesaretini göstermelidir.

Cesaretsizlik ve yerine göre kararsızlık hali kişinin hem toplumsal yapıdan hem de sosyal ortamlardan koparabilecek sebepleri canlandırmakta. Sorumluluk ve sosyal şuur diye ifade edilen toplumsal bilinç sayesinde, insanlar baskın yeteneklerini, sevdiği işi yapma cesaretini, diğer insanlarla birlikte toplumsal birliktelik kurma bilincini standart hayatına aktarmayı başarabilmelidir.

Hayata bağlanma ve yaşamında mutlu olarak huzuru yakalamanın merkezinde kendi gerçekliğini kabul ederek, kendi dünyasını kurmaya yönelik cesur adımlar atmak gibi etkenler vardır.

Çünkü aşırılık ve felaketlere odaklanmak insanı kaosa ve bunalımlara iten etkenleri oluşturur. Sosyal dengenin toplumsal hayattaki uyum süreci gibi insanların da iç dünyası ve psikolojik ruh halleri belli bir dengede ve çevreyle uyumlu bir şekilde varlığını sürdürür.

Sorunun değil, çözümün parçası olmayı başaran insanlar sevgi ve bilgi bütünlüğünün hayatlarına aktarılması konusunda beceri sahibi aktörler olur. Bilgi ve buna bağlı olarak sevgi faktörünün huzur ve güven ortamlarına çıkardığı davetiye, aynı zamanda sosyal birliktelik ruhunun ve toplumsal dayanışma inancının temelini oluşturan etkenlerdir.

Bilgiye ve sevgi hissine ulaşan insan varlığının, yaşamın hikmetinin, inancının, ahlaki bütünlüğünün nedenlerinin farkına varan kişidir.

İnsan yaşama inancı sahibi olmalıdır. Kişi sahip olduğu maddi ve manevi değerinin farkında olarak neden yaşadığını bilen, hayatını sürdürme amacında diğer canlılarla birlikte olması gerektiğini kavrayan, var olma değerini üstün tutan ilkeleri ön planda tutma gayretinde olmalıdır.

Yıkımlara sebep olmak, insanı/toplumu yaralayan girişimlerden uzak kalmak, var olmanın şuurunu ön planda tutmak yaşam inancımızın ilk adımları olmalıdır.