Geçenlerde bir YouTuber’ın 2022’de çektiği Urfa gezisini izledim. Çorbacıya giriyor, koca bir kase çorbaya 5 lira ödüyor. Sonra ciğerciye uğruyor, sekiz şişlik porsiyonu 30 liraya mideye indiriyor. Ardından fırından ekmek alıyor, 2 lira... Peynir 5 lira... Bir porsiyon patlıcan kebabı 25 lira…

Videonun tarihine baktım: 2022. Aradan üç yıl geçmiş. Bugün aynı masaya oturmaya kalksanız 600 liradan aşağı çıkmanız mümkün değil. İşte o an içimden geçirdim:

“Üstümüzden tren geçmiş de haberimiz yok!”

Hiçbir ülkede bu kadar hızlı, bu kadar sert bir fiyat artışı yaşanmaz. Irak’a gidiyorsunuz, savaş görmüş, bombalanmış, yerle bir olmuş bir ülke… Orada bile enflasyon bizden düşük, hayat daha ucuz! Adamlar acının, yıkımın, ambargonun içinden çıkıp ekonomilerini toparlamış. Biz? Savaşa girmemişiz, dünya genelinde herkesin yaşadığı pandemi sürecini yaşamışız, ama gelin görün ki en ağır faturayı biz ödemişiz.

Soruyorum size:

23 yıldır aynı hükümet iş başında. Büyük bir siyasi kriz mi yaşadık? Hayır. Büyük bir savaş mı gördük? Hayır. Peki o halde bu uçurum gibi fiyat farkının sebebi ne? Bizim enflasyonumuz nasıl oldu da bir anda yüzde 300’lere dayandı? Bize gizli bir ambargo mu uygulandı?

Üstelik tarımda, hayvancılıkta, turizmde, ihracatta hep “rekor kırıyoruz” deniliyor. E hani bu bolluk nereye gidiyor? Neden çarşı pazarda her gün yeni bir etiketle karşılaşıyoruz?

Bundan üç yıl önce 25 liraya yediğimiz kebabı bugün 600 liraya yiyorsak ortada ciddi bir sorun vardır. Ve bu sorunun adı: vatandaşın belini büken enflasyon.

Ama daha vahimi şu: Bu tabloyu gören, yaşayan biz vatandaşız. Peki ya yönetenler? Onlardan hâlâ tek bir ses yok. Hiç kimse çıkıp da “Ne oluyor, bu fiyat artışı neden durdurulamıyor?” demiyor. Maliye Bakanı ekranlara çıkıyor, “Her şey yolunda” diyor. Sayın Bakan, sizin yolunuz yol olabilir ama bizim pazarda, markette, kasapta yolumuz çoktan taşla dolmuş!

Artık insanlar icralık olmuş durumda. 24 milyon insan borç batağında! Düşünebiliyor musunuz, neredeyse her üç kişiden biri bankalara, icraya teslim edilmiş. Esnaf dükkânını kapatıyor, işçi geçinemiyor, emekli nefes alamıyor.

Buradan sesleniyorum:

Sayın yetkililer, vatandaşın artık bu yükü kaldıracak gücü kalmadı. Günlük çözümlerle, pansumanlarla bu yara kapanmaz. Bugün değilse yarın, ama mutlaka köklü kararlar alınmalı. Çünkü bu trenin altında kalan biziz!

Benden bugünlük bu kadar. Suçlu lisan ettiysem affola…